Cemil Meriç'in öfkesi ve bedbaht bir çocuk

İnsan, dünyayı önce organlarıyla idrak ediyor. Bu aşamaya 'nesnel idrak' ya da idrakin sıfır noktası diyebiliriz. Ama ikinci aşamada her birimiz varlıklara ve hareketlere kendi ruh hâlimize, zekâmıza uygun manalar veriyoruz. Bu ise öznel idrak. İşte dil, idrak sonucunda oluşturduğumuz bu öznel manaları dışa vuran en kuvvetli araçtır; mananın kabı!.. Bundan dolayı da ruhun aynasıdır. Onun için üslûb-ı beyân aynıyla insan, diyoruz.O hâlde bir yazarın dil ve üslubuna bakarak psikolojisini tespit etmek mümkün. Kanaatimce Necip Fazıl gibi Cemil Meriç de bu konuda incelenmeye değer. Alışılmış mantığa ters, sıra dışı bir idrak ve cins bir kafa çünkü!..Dâhiler huzursuz insanlar, içlerinde daima bir boşluk vardır ve o boşluğu büyük bir ihtirasla bilim ya da sanatla doldurmaya çalışırlar. Fakat nafile! O boşluk, daima doyurulmayı bekleyen aç ve dipsiz bir kuyudur!.. Meriç de öyleydi, açtı, kitap bir limandı onun için. Engin bilgisini güçlü bir tazyikle ve infilâk hâlinde, kimi zaman öfkeli kimi zaman da melankolik bir dille âdeta kustu. Zaten kendisi de gerçek sanatkârın sıkıntılarının bir kısmını üslûba aktardığını, eseriyle bunaltısını (agnoisse) sembolik olarak tasfiye ettiğini söyler (J1, s. 114). "Jurnal 1-2" bu bakımdan önemli ve Meriç'in dediği gibi "bir ruh hekiminin işine yarar." (J1, s. 320).Dipsiz bir kuyuda imanla inkâr arasında çırpınıp durmak! Dehanın kaderi bu! Cemil Meriç de öyle! Huzursuz, öfkeli, bulunduğu yerden memnun olmayan, imanla inkârın en uç noktalarına gidip gelen 'ezelî bir mağlûp'!..Onun dikkatimi çeken en belirgin özelliklerinden biri, oldukça öfkeli ve saldırgan diliydi. Şu cümlelere bakar mısınız "Hayatım katır ahırında serenad vermekle geçti. Ve domuzları mukaddes kitaplarla besledim. Ve itleri kalbimle." (Jurnal 2, İletişim Yay., 2016, s. 96), "Bu uçsuz bucaksız domuz ahırını hangi Herakles temizliyecek" (J1, s. 308). Şu cümlelerde ise Ataç'a patlıyor: "Ataç çöken bir cemiyetin harem ağasıdır ve bir hadımlar edebiyatının akıl hocasıdır." (J 2, s. 160-161)."Jurnal 1"de "bedbahtlar zalim olur, ben de zalimim" (2016, s. 36) demiş. Acaba bu öfkeli ve saldırgan dilin altında da bedbaht bir zalim mi var Bu konuda bir hüküm veremem, ama yazdıklarına bakılırsa kendini bahtsız gördüğü çok açık!..Çocukluk! Oraya inelim yine. İnsan bir yumaktı, çözülünce çocuğu buluyorduk. Meriç'i çözdüğümüzde de bedbaht bir çocuk buluruz. Oyuncağı olduğunu hatırlamıyor (J1, s. 34),