Ahmet Mithat Efendi'nin damadı Muallim Naci

Yıllar önce Muallim Naci'nin "Ey Şehsuvar!.. Dur" şiirini okumadan, başlığına bakarak bir kahramanlık şiiri sanmıştım. Sonra Hikmet Feridun Es'in "Tanımadığımız Meşhurlar" başlıklı yazı dizisini okuyunca şehsuvarın asker değil, Ahmet Mithat'ın biricik kızı Mediha Hanım olduğunu öğrendim. Meğer mesele aşkmış, Naci o sıralar daha 14 yaşında olan ve her akşam babasını Hünkar İskelesi'nde atıyla karşılayan, sonra da Beykoz'daki çiftliğe dört nala dönen kıza vurulmuş.

"Pek dizgin etme halk ediyor, inkisar dur!

Kâküllerin emân oluyor pür-gubar, dur!

Âşıktan öyle hiç edilir mi firar, dur!

Üftade bir piyadeyim, ey Şehsuvar, dur!"

diye başlayan meşhur şiirini yazmış. Üftade piyadenin şehsuvara aşkı böyle!..

Sonra evleniyorlar. Naci, Ahmet Mithat'ın damadı oluyor. Evlendiğinde şair 35, Mediha Hanım 14 yaşındaymış. Büyük bir düğünün ardından Naci, annesi Fatma Zehra Hanım ve kardeşi Salim Bey'le Beykoz'daki çiftliğe yerleşiyor. Çiftlik Akbaba Köyü'nde, büyük mü büyük! İşçisi, ırgatı, çobanı, aşçıları, hizmetçileri, çocuklar, torunlar, damatlarla beraber burası âdeta bir 'Ahmet Mithat Köyü' gibi.

Bir Ramazan bayramını anlatayım da çiftlikteki hayatı hayal edin! Bayram gecesi çiftliğin uşağı Mustafa davulunu hazırlar, sabah peşinde çiftliğin çocukları -sadece ailenin 13 çocuğu var- davul çalar, maniler okunur. Önce Ahmet Mithat Efendi'nin penceresi!.. Efendi pencereden heybetli sakalıyla başını uzatır, çil çil kuruşları çocuklara saçar. Ardından Ahmet Mithat'ın ablası Fatma Hanım'ın oğlu Cevdet Bey'in penceresi! Davul gümbürder, yine bahşişler saçılır. Sonra Naci enişte Herkes uyanmış! Hep beraber Akbaba'daki caminin yolu tutulur. Dönüşte Beypınarı çiftliğinin önünde bir de silah atma merasimi var! Sonra bayramlaşma. Sanki sarayda muayede!

Büyük salon. Önce Ahmet Mithat Efendi gelir, ablasının elini öper ve yanında durur. Sonra yaşa göre herkes kendinden büyüğün elini öpüp, yine sıraya uygun dizilirler. Ne hürmet ne nizam!.. Ardından hep beraber yemeğe! Bitmedi. Sırayla şarkı söylenecek. Efendi, şarkıyı beğenirse duruma göre uşağa emrediyor, bir el silah, iki el silah Sıra Muallim Naci'ye geliyor, şair en sevdiği şarkıyı "Bağdat Bağdat içinde bardak bardak içinde"yi söylüyor Sonra Naci'nin kardeşi Salim Bey; "Çekmecenin anahtarı, altındandır altından!"

Böyle mesut, neşeli bir hayat.

Hep böyle mi gidiyor Yok hayır! Kayınpederle damat bir ara küsmüşler. Sebep, fikir ayrılığı. Naci, Recaizade ile tartışmalarından dolayı "Tercüman-ı Hakikat"i ve çiftliği terk edip Haliç'teki evine yerleşiyor. Ama eşi çiftlikte. Huzur kalmamış. Neyse bir süre sonra barışmışlar. Bu arada şunu belirteyim; şairin hayattaki en yakın dostlarından biri Şeyh Vasfi imiş. Çoğu zaman onun evinde. Fatih Çarşamba'daki bu ev, dönemin edebi mahfillerinden biri.