Ümmetin zayıflatılması ve doğal afetler

Ümmetin zayıflatılması ve doğal afetler

AHMET VAROL

Geçtiğimiz günlerde Afganistan'da bir deprem meydana geldi ve yapılan son tespitlere göre ölenlerin sayısı 2500'e yaklaştı. Sayının daha da artacağından endişe ediliyor. Ayrıca binlerce yaralı var.

Çok sayıda ailenin evi yıkıldı ve bir barınaktan mahrum hale geldiler. O yüzden acil yardıma ihtiyaçları var.

Bununla hemen hemen aynı günlerde Pakistan'ın Pencap eyaletinde şiddetli muson yağmurları sebebiyle sel felaketi meydana geldi ve onlarca kişi hayatını kaybetti.

Çok sayıda insan yaralandı veya maddi yönden zarar gördü. Yarım milyon civarında insan da sellerin tesirinden zarar görmemeleri için yaşadıkları bölgelerden tahliye edilerek başka yerlere nakledildi.

Ne yazık ki Gazze'de ve genel olarak Filistin'de siyonist vahşetin devam ediyor olması ve orada iki yıla yakın süredir çok büyük bir felaket yaşanıyor olması sebebiyle, Afganistan ve Pakistan'daki doğal afetler ikinci planda kaldı.

Çünkü Gazze'de, her gün onlarca insanın açlıktan ölmesine sebep olan korkunç bir abluka uygulanıyor.

Bir yandan da yıkım ve katliamlar devam ediyor. ABD ile birlikte geliştirilen sözde "insani yardım" projesiyle insanların, yardım dağıtım merkezleri ilan edilen yerlere gitmeleri ve böylece işgalci katillerin hedefi olmaları için kurulan mekanizma aynen işletiliyor.

Gazze'de meydana gelen durum muhtelif uluslararası raporlarda da dile getirildiği üzere doğal bir afet değil insan eliyle oluşturulan suni bir afettir. Ama bu durum Müslüman toplumların sosyal durumlarını da doğrudan etkiliyor. İşgalci katillerin sebep olduğu suni afet yüzünden diğer taraftaki doğal afetlerle ilgilenemiyor, onlara yardımda bulunmakta zorluk çekiyorlar.

Bu durum İslam dünyasının siyonist işgal ve vahşet karşısında içine düşmüş olduğu durumu teşhis açısından ibret verici ve düşündürücü bir durumdur. Siyonist vahşet karşısında içine düşülen acziyet ve zaaf, musibetler ve zorluklar karşısında ortaya konması gereken ümmet dayanışmasının gerçekleşmesini zorlaştırıyor.

Oysa bu tür felaketler karşısında Müslüman toplumların derhal harekete geçmesi ve hızlı bir şekilde yaraların sarılması için imkanlarını seferber etmesi gerekirdi.

Siyonist vahşetin önüne geçilememesi ve İslam âleminin yaşadığı durum, Müslüman halkları yönettikleri iddiasındaki yöneticilerin ve sistemlerin de itibarlarını ciddi şekilde sarsmıştır. Dolayısıyla siyonist vahşetin önüne geçilememesi toplumları sosyolojik yönden etkilediği gibi yönetici kadroları ve hakim sistemleri de siyasi yönden etkilemektedir.

Bu duruma son verilmesi, ümmetin yeniden bütünlüğüne ve gücüne kavuşması, yönetici kadroların da itibarlarını kurtarması için siyonist vahşet ve saldırganlık karşısında çok daha etkili bir performans ortaya konması gerekmektedir.