Soykırım yoluyla dayatma "barış"!

Soykırım yoluyla dayatma "barış"!

AHMET VAROL

ABD Başkanı Trump'ın Filistinlilere "barış planı" diye kabul ettirmeye çalıştığı plan gerçekte, siyonist katillerin iki yıla yakın bir süredir sürdürdükleri soykırım ve korkunç katliamların artık bir siyasi kazanıma dönüştürülmesini ve Filistin direnişini bitirmeyi, böylece işgalci katilleri rahatlatmayı amaçlayan çok sinsi ve haince bir plandır. Dolayısıyla Trump'ın böyle bir planı dayatmak suretiyle Filistin direnişini ve halkını siyonist katillere teslim olmaya zorlama planı bir "barış planı" olarak nitelendirilemeyeceği gibi hiç de takdire değer çaba değildir.

Gazze'de iki yıla yakın süredir sürdürülen soykırım her ne kadar Filistin halkı açısından ağır bir bedele mal olduysa da siyonist katilleri ve onların arkasında duran Batılı emperyalist güçleri tabii en başta da Amerikan emperyalizmini zorlamaktadır.

İşgal rejimi artık insanlık vicdanlarında mahkum edilmiş durumdadır ve gittikçe daha çok kişinin nefretini üzerine çekiyor. Sürdürdüğü insanlık dışı vahşi uygulamalar her geçen gün daha çok insanın tepkisine sebep oluyor.

Aylardan beri gündem oluşturan ve haftalardır yoluna devam eden, siyonist vahşet karşısında insanlığın onurunu ve vicdanını temsil eden Küresel Sumud (Kararlılık) Filosu, bizim bu yazıyı yazdığımız saatlerde Gazze sahillerine bir hayli yaklaşmıştı. Siz bu yazıyı okurken neler yaşanmış olacağını şimdiden tahmin edemiyorum. Ama siyonist katillerin bu küresel tepki karşısında ciddi şekilde zorlandığı anlaşılıyor. Engel olursa belki insanlık vicdanı daha güçlü bir tepkiyle ve hareketle yeni bir faaliyet başlatacak. Engel olmazsa insanlığın ortak duruşu karşısında yenilgiyi kabul etmek zorunda kalacak.

Bu savaşta işgal ordusu resmi açıklamalarda verilen rakamların çok üstünde kayıplar verdi. Doğru rakamları işgal ordusu her ne kadar kendi kamuoyundan bile gizlese de ordunun mensupları görüyor ve biliyor. O yüzden işgal ordusunda fiziksel yaralıların sayısının belki birkaç katı kadar psikolojik sorunlar yaşayanların bulunduğu tahmin ediliyor. İşgal ordusunun bu kadar sorunlu askerle yola devam etmesinin onu tükenişe doğru sürükleyeceğinden korkuluyor.

Savaşın ekonomik külfetini tamamen ABD karşılıyor. Her ne kadar ABD tüm dünya ülkelerinin ekonomilerini kendine mahkum eden bir sömürgeci ülke olsa da zorlu bir savaşın külfetinin çok basite alınmaması gerekir. Afganistan savaşının Sovyetler Birliği'ni önce ekonomik sonra siyasi yönden çökerttiğini, Körfez Savaşı'nın bütün dünyayı sarsan bir ekonomik krize neden olduğunu unutmayalım. Trump'ın Avrupalı dostlarına bile ağır gümrük vergileri koymasının, Arap dünyasındaki dostlarıyla trilyonluk anlaşmalar yapmasının, başkalarını da bu savaşın yüküne ortak olmaya zorlama politikasıyla ilişkisinin olmadığını zannedenler çok dar açıdan bakıyorlar.