Komplo mu realite mi
Komplo mu realite mi
AHMET VAROL
Komplo teorileri ne yazık ki insanlarımızın vakıadan, realiteden, yani gerçeklerden iyice uzaklaşarak hayal dünyasında yaşamasına neden oluyor. Bu türden teoriler insanları sürekli hayal âleminde dolaştırdığından, çevrede vuku bulan gerçek olaylar onlara kurgu gibi geliyor. Gerçek olabileceğini bir türlü kabul etmek istemiyorlar.
Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur: "Sana kağıt üzerinde yazılı halde bir kitap indirseydik ve ona elleriyle dokunsalardı yine de inkâr edenler: "Bu apaçık bir sihirdir" derlerdi." (Enam, 67)
O zaman Hz. Peygamber (a.s.)'i inkar edenler, Allah'ın bir beşeri elçi olarak göndermesini bir türlü kabullenmek istemiyor, ama karşılarında da kendilerinin bir benzerini ortaya koymaları mümkün olmayan mucizevi çağrı metinleriyle karşılaşınca, insanların bundan çok etkilendiğini görünce şaşırıyor, o sözlerin "sihir" olduğu iddiası başta olmak üzere muhtelif komplo teorileri geliştiriyorlardı. Oysa gerçeği görse ve kabul etselerdi o teorileri üretmek zorunda kalmayacaklardı. Karşılarında duran gerçek onlara her şeyi olduğu gibi söylüyordu.
Günümüzde de ABD, İsrail, Avrupa ve muhtelif küresel güçlerin adeta "yeryüzü tanrıları" gibi bütün dünyayı sıkı bir denetim altında tuttukları, her şeyin onların gözetiminde ve kontrolünde vuku bulduğu, onların planı olmadan bir taşın bile yerinden oynamayacağı varsayımı, vakıayı görmeyi, gerçekleri kabullenmeyi engelliyor. Dolayısıyla ister istemez komplo teorileri üretme, bu teorilerinde de zorunlu olarak baş rolü ABD ve İsrail'e verme ihtiyacı duyuyorlar. Ama bu ön yargılarını ve varsayımlarını kendileri için bir türlü işletmeye yanaşmazlar. Bu varsayıma ve ön yargıya göre 13 yıldan beri Baas diktasının savaşı sürdürebilmesinin de ABD ve İsrail'in planıyla olması, dolayısıyla İran'ın ve Rusya'nın da Suriye'de kendi hesapları için değil ABD ve İsrail'in planı gereği savaşmış olmaları gerekir.
Oysa komplo teorilerinin hayal âleminde uçmayı bırakıp ayağımızı yere basar, realiteyi olduğu gibi görür, vakıayı okursak gerçekler bütün çıplaklığıyla karşımıza çıkar.
Suriye'deki vakıayı anlayabilmek için bu ülkedeki Baas diktasının kendi gücüyle değil dış güçlerin desteğiyle iktidarını sürdürdüğü gerçeğini görmek gerekiyor. Eğer ki bu destek olmasaydı, Baas diktası direniş karşısında bu kadar süre kesinlikle dayanamazdı.
Ancak Baas diktasının varlığını sürdürmesi için silah, teçhizat, hava gücü ve askeri koordinasyon yönünden en büyük desteği veren Rusya'nın Ukrayna'da ikinci bir cephe açması onu zorladı. Çünkü Batılı güçlerin tümü orada karşısına çıktı. Yeni dönemde ise Ukrayna'nın bileğinin daha da güçlendirilmesi için faaliyetlerin artırıldığı biliniyordu. Bu durum karşısında Rusya, Ukrayna'yı stratejik açıdan daha önemli ve öncelikli olarak gördüğünden, oraya yoğunlaşabilmek için Suriye'yi ihmal etmek zorunda kaldı.