İnsanlığın Gazze sınavı sürüyor

İnsanlığınGazzesınavı sürüyor

AHMET VAROL

10 Ekim 2025 tarihinde fiili olarak Gazze'de ateşkesin uygulamaya girmesiyle birlikte ne yazık ki dünya kamuoyu da artık meselenin bittiği ve suların düz akmaya başladığı yönünde yanıltıldı. ABD'nin ve siyonist işgal rejiminin en çok arzuladığı şey de buydu.

Çünkü işgal rejiminin Gazze'de devam eden katliamlarına karşı dünya genelinde tepkiler gittikçe büyüyordu ve küresel sistemi zorlamaya başlamıştı. Tabii bu arada, işgal altındaki topraklarda yaşayan siyonist toplum da işgalci hükümeti sıkıştırıyordu. Bu şartlarda işgal rejimi zamanla yarıştığı için insanları açlıktan öldürme silahını çok daha etkili bir şekilde kullanmak amacıyla insani yardımların girmesini artık tümüyle engelliyordu.

Ama ne yazık işgalci katillerin ve onların arkasında duran ABD'nin amacı saldırılara ve katliamlara tamamen son vermek değil; tansiyonları düşürmek ve işler yoluna giriyormuş gibi bir hava oluşturmaktı.

Bunu elbette Filistin direnişi de biliyordu ve o yüzden ateşkesin garanti edilmesini istedi. Bu talep doğrultusunda ateşkes görüşmelerinin ve anlaşmanın yapıldığı Şarmu'ş-Şeyh'te aynı zamanda ateşkesin güvenceye alınması konusunda bir garanti anlaşması imzalandı. Ama maalesef bu anlaşma da pratikte bir karşılık bulmadı ve siyonist saldırganlığın önüne geçemedi.

İşgalci katiller ateşkesi ihlal amaçlı saldırılarını sürdürmekle yetinmeyerek insani yardımların ve savaşın geriye bıraktığı enkazın kaldırılması, altyapının yeniden inşa edilmesi, en azından geçici barınaklar oluşturulması için gerekli iş araçlarının ve malzemelerin içeri sokulmasını engellediler.

Bu durum karşısında zaten %90'ı tahrip edilmiş Gazze'de kış soğuklarının başlamasıyla birlikte insanlar yine son derece korumasız çadırlarda, yıkıntıların arasında hayatlarını sürdürmek zorunda kaldılar.

Böyle bir ortamda bölgenin özellikle de güney kesimini ciddi şekilde etkileyen yağmurlar, sellere ve tahrip edilen alanlarda göletler oluşmasına neden oldu. Zaten soğuğa karşı korunaklı olmayan çadırlar hep suların ve çamurların arasında kaldı. Özellikle güneydeki Han Yunus ve çevresinde binlerce çadır yağmurlardan ve sellerden etkilendi.

Bu arada kışın bastırmasıyla birlikte, o zorlu çadırlarda hayatlarını sürdürmek zorunda kalan insanların kışlık kıyafete, battaniyeye, yatağa, ısınma malzemelerine ve soğuklardan kaynaklanabilecek hastalıklara karşı kullanmak zorunda kalacakları ilaçlara, tıbbi malzemelere ihtiyaçları daha da artacak. Ama işgal rejimi her ne kadar bir miktar insani yardım aracının girmesine imkan tanısa da gündelik olarak içeri sokulabilen yardımlar zorunlu ihtiyaçların ve gıda malzemelerinin sadece üçte birini karşılayabiliyor.