Filadelfi Koridoru

Filadelfi Koridoru'ndan son dönemde siyonist işgal rejimiyle Filistin direnişi arasında ateşkes meselesiyle irtibatlı olarak sıkça sözü ediliyor. Aslında siyonist işgalcilerin dayatmacı ve baskıcı politikalarından kaynaklanan sorunlar sadece bir koridor meselesine indirgenmiş değildir. Ancak gerek işgal rejiminin baskıcı politikalarının bazı ayrıntılarının, gerek küresel emperyalizmin ikiyüzlülüğünün, gerekse Arap dünyasındaki işbirlikçi rejimlerin Filistin davasına ihanetlerinin iyi teşhis edilmesi ve son günlerde bu meseleyle ilişkili haberlerin arka planının anlaşılması için bilgi vermeyi faydalı buluyoruz.

Öncelikle Filadelfi veya Filadelfiya Koridoru adının İngiliz işgalcilerin yaptığı bir düzenlemeye dayalı olarak siyonist işgal ordusu tarafından kullanılan bir isimlendirme olduğunu, Mısırlılar ve Filistinliler arasında tercih edilen adın Mihveru Salahuddin yani Salahuddin Ekseni olduğunu belirtelim. Ancak böyle bir sınır çizgisinin belirlenmesinde Filistin halkının herhangi bir rolü olmamıştır.

Bu isim, Mısır ile Gazze arasındaki sınırı belirleyen ve Akdeniz'den başlayarak güneyde, işgalcilerin Kerem Şalom dedikleri Kerem Ebu Salim kapısına kadar uzanan 14 km uzunluğundaki kara hattı hakkında kullanılmaktadır.

Bu sınır çizgisinin 1979'da uygulamaya geçirilen Camp David Anlaşması'yla resmileştirilmesi Mısır'daki işbirlikçi rejimin bir ihanetidir. Söz konusu anlaşmada İngiliz işgali dönemindeki düzenlemenin esas alındığı iddia edilmiş ve o zamanki Mısır diktatörü Enver Sadat, bu sınırı resmen tanırken aynı zamanda sınıra yakın bölgelerin askerden arındırılmasını kabul ederek işgalci siyonistlere çok önemli bir taviz vermiştir.

Bu sınırın Filistin tarafında kalan kısımda Refah vilayeti bulunmaktadır. Refah'ın bitişiğinde de Han Yunus vilayeti bulunmaktadır.

1979 Camp David Anlaşması'nda belirlenen sınır Refah şehrini ortadan ikiye böldü. Bir bölümü Mısır, bir bölümü gayri meşru siyonist işgalin sürmesine göz yumulan Gazze tarafında kaldı. Böyle bir paylaştırma binlerce ailenin bölünmesine, iki kardeşin birinin bir tarafta diğerinin diğer tarafta kalmasına neden oldu. Bu da Mısır'daki işbirlikçi rejimin Refah ahalisine bir başka ihanetiydi.

2014'te Sina Yarımadası'nda gerçekleştirilen bazı şiddet eylemlerinden sonra Sisi rejimi eylemleri gerçekleştiren "teröristlerin" Refah'ın Mısır tarafında kalan kısmını bir merkez olarak kullandıklarını ileri sürerek buradaki konutların tamamını 2020 yılına kadar süren bir yıkım operasyonuyla ortadan kaldırdı. Asıl sebep ise Mısır tarafındaki evlerin, siyonist işgal rejiminin uyguladığı ablukayı kırmak amacıyla açılan tünellere geçiş sağlanmasında kullanıldığı şüphesiydi. İşgalci siyonistlerin uyguladığı insanlık dışı ablukanın etkisini azaltan bu tünellerin ortadan kaldırılması için Sisi'ye talimat verilmişti ve o da isteneni yapması gerektiğini düşünüyordu. Muhtemelen böyle bir yıkım operasyonu gerçekleştirmek için gerekçe oluşturmak amacıyla Sina'daki şiddet eylemlerini de rejimin derin güçleri gerçekleştirmişti.