Doğu Guta katliamının üzerinden 12 yıl geçti!
Ahmet Varol
Zalimler vahşet ve hunharlıkta birbirleriyle yarışıyorlar. Bu yarışları aynı zamanda birbirlerinin önlerini açmaları anlamına geliyor. Bu açıdan Sisi cuntasının 14 Ağustos 2013'te gerçekleştirdiği Rabia katliamı Baas diktasının Doğu Guta katliamını gerçekleştirebilmesi için ona cesaret vermiş, önünü açmıştı. Buna karşılık Doğu Guta katliamı da Sisi cuntasının gerçekleştirdiği korkunç katliamın üstünü örtmüş, insanlık artık Sisi'nin Rabia katliamını gündem dışına çıkarıp Baas diktasının kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği Doğu Guta katliamını konuşmaya başlamıştı. Tıpkı bugün siyonist canavarların Gazze'de gerçekleştirdiği korkunç katliamlar, aç bırakma uygulamaları ve daha başka zulümler, Beşşar Esed'in ve Sisi'nin geçmişte gerçekleştirdiği katliamları perdelediği gibi. Ancak daha önce bir yazımızda da dile getirdiğimiz üzere siyonist katillerin bu derece cüretkâr olabilmeleri için önlerini açan ve önlerine kötü örnekler koyanlar yerli diktatörler olmuştur.
İlginçtir ki Baas rejimini, tüm vahşiliklerine rağmen desteklemekte ısrarlı olanlar Doğu Guta katliamına rağmen bu ısrarlarını sürdürdüler. Bu durum karşısında bugün Gazze'deki siyonist vahşeti destekleyen ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin tutumuyla dün Baas vahşetinin arkasında duranların tutumu arasında bir fark görebilmemiz mümkün müdür, sorusunu sorma hakkımız olmalı. Üstelik böylesine bir vahşeti desteklemekte ABD müdahalesiyle ilgili senaryoları kullanırken Baas diktasının İsrail'e karşı direniş hattını temsil ettiği iddialarını öne çıkarıyorlardı.
Baas'ın gerçekleştirdiğinde şüpheye mahal olmayan katliamlarda onu haklı çıkarabilmek için Suriye halkının özgürlük mücadelesinde ABD ve İsrail'in oyununa geldiği safsatasına sığınanlar, onaylamakta zorlandıkları korkunç Doğu Guta katliamında onu temize çıkarabilmek için adeta yalan fabrikası gibi çalışmışlardı. Şam kırsalında kimyasal silahlarla gerçekleştirilen katliamların da muhalifler tarafından, ABD›nin olaylara müdahalesini sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiş yahut ABD ve İsrail›in bu yolla kendilerine bir gerekçe oluşturma yoluna gitmiş olabileceği saçmasından yararlanabilmek için yoğun çaba harcadıklarını gördük.
ABD'nin taktiği ve emperyalizmin farklı kanatlarının Baas'ın gücünü zayıflatmayıp ona direnişçileri yıpratmaya devam etmesi için mühlet verilmesinde ittifak etmeleri söz konusu yalandan hareketle Baas'ı temize çıkarmaya çalışanların tutundukları dalın yine ellerinde kalmasına neden oldu.
Baas rejimi, Rusya Başkanı Putin ile ABD Dış İşleri Bakanı Kerry'nin numarasıyla kabul edilen ve elindeki kimyasal silahları teslim etmesini isteyen anlaşmaya onay vermesiyle bu silahlara sahip olduğunu itiraf etmiş oldu. Direnişçilerin de sahip olabileceği iddiaları ise İran merkezli antipropaganda faaliyetlerine malzeme yapılan ve bütün dayanaklardan yoksun bir varsayımdan ibaretti. Bu gerçek de Baasçıların yalan kampanyasına dayalı kafa karıştırma oyunları için havaya savurdukları balonlarını patlattı.