Ateşkessonrasıyla ilgili endişeler

Ateşkessonrasıyla ilgili endişeler

Ahmet Varol

Tabii ki ateşkes sonrasıyla ilgili en büyük endişe siyonist işgal rejiminin şartlarına gereği gibi uymamasıdır. Bunun iki sebebi var. Birincisi: İşgal rejiminin şimdiye kadar imzaladığı anlaşmalara bağlı kalma gibi bir duyarlılığının olmadığının, böyle bir duyarlılık gösterecek ahlakî sorumluluk anlayışından tamamen uzak olduğunun tecrübeyle sabit olmasıdır. İkincisi ise son ateşkes anlaşmasının işgal rejiminin arzuladığı değil mecbur kaldığı bir ateşkes olmasıdır.

İşgal rejiminin ateşkesin hemen ardından sergilediği tutum, şartlarını yerine getirme konusunda hiçbir ciddiyet göstermemesi ve birçok kez ihlal ederek yeni saldırılar düzenlemesi, yeni cinayetler işlemesi de bu konudaki endişeleri haklı çıkarmıştır.

Ateşkesten çok kısa bir süre sonra Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi'ne düzenlenen saldırıda 5 kişi şehit edildi. Yine Gazze Şeridi'nin güney kesiminde yer alan Han Yunus'a yakın bölgelerde gerçekleştirilen saldırılarda da şehit edilenler ve yaralananlar oldu. Bu saldırıların bazıları havadan insansız araçlarla bazıları da karadan toplarla gerçekleştirildi.

İşgal rejimi yine oldukça tutarsız bahaneler oluşturarak, Gazze bölgesine sokulması konusunda ittifak sağlanan miktarda yardım tırı sokulmasını engelledi. Bu uygulama işgal rejiminin, bölgeye abluka uygulama ve aç bırakma politikasını sürdürme konusundaki ısrarından kaynaklanmaktadır.

Teslim edilen cenazelerden birinin yahudi olmadığını iddia ederek Refah Sınır Kapısı'nı açmayı erteledi. Oysa verilen cenazelerin tümü Aksa Tufanı'nda esir alınanların cenazeleriydi ve verilen isim listesi de tutuyordu. Ateşkes anlaşmasında Kassam Tugayları'nın yüklendiği sorumluluk da İsrail'in esirlerini vermekti. Bunlardan yahudi olanlarla olmayanları ayrı kategoride değerlendirme gibi bir detaya yer verilmemişti. Ancak işgal rejimi abluka uygulamasını sürdürmeye bahane uydurmak için böyle bir taktiğe başvurdu.

Kassam Tugayları, elindeki sağ esirlerin tümünü cesetlerden de ulaşabildiklerini verdiği, diğer cesetlerin verilebilmesi için de enkaz altından çıkarılmaları gerektiğini açıkladığı, bunun için de işgal rejiminin ablukayı tamamen kaldırması, gerekli araç ve ekipmanların sokulmasına imkan vermesi gerektiğini dile getirdiği halde gerek işgal rejimi liderlerinin ve gerekse Trump'ın, esirlerin cenazelerinin tümünün verilmesi sorumluluğunu hatırlatarak Hamas'a tehditte bulunması ise bir tür psikolojik savaş yöntemidir.

Ancak işgal rejiminin bu kez, ateşkesin şartlarına uymama konusunda çok rahat hareket edememesi gerekiyor. Çünkü bu kez, ateşkesin uygulanmasını garanti etmek üzere ABD, Türkiye, Mısır ve Katar, Şarmu'ş-Şeyh'te bir anlaşmaya imza atmıştır. Ne var ki bu dört ülkeden sadece Türkiye ve Katar'ın samimiyetine inanabiliyoruz. Diğer ikisinin samimiyeti konusunda gerek siyasi duruşlarından ve gerekse geçmişte yaşanmış tecrübelerden dolayı ciddi tereddütlerimiz var.