Aksa Tufanı sebep midir sonuç mu

Aksa Tufanı sebep midir sonuç mu

AHMET VAROL

Aksa Tufanı'nın ikinci yıl dönümü ve siyonist işgal rejiminin soykırım savaşının üçüncü yılına girmesi sebebiyle Allah izin verirse bu haftaki yazılarımızda bu konular üzerinde durmak istiyoruz.

Aksa Tufanı'yla ilgili muhtelif sorularla ve bazen de Filistin direnişine yönelik eleştirilerle karşılaşıyoruz. Tabii ki beşer olarak hiç kimse eleştirilemez değildir. Filistin direnişine yönelik de eleştiriler yapılması mümkündür. Ancak eleştirilerin her zaman haklı ve isabetli olduğu söylenemez. Çünkü eleştirenler de kendi pencerelerinden bakmakta ve çoğu zaman saha şartlarını gözardı etmektedir.

Eleştirilerin çoğu kasıtlı ve gerçekleri çarpıtma amaçlı olduğundan ele almaya değer bulmuyorum. Ama bazıları, gerçekleri çarpıtma niyetinden değil birtakım soru ve tereddütlerden kaynaklanan türden olduğundan bu konularda bilgilendirme yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

En başta şunu belirtelim ki Aksa Tufanı bir sebep değil sonuçtur. Yani siyonist işgalin soykırımına sebep oluşturduğu yönündeki tespit ve hüküm haksızdır. Bilakis İngiliz işgaliyle birlikte başlayan ve kesintisiz bir şekilde devam eden zulüm ve haksızlıklara bir tepkidir. Dolayısıyla bu eylem iddia edildiği gibi zulüm ve soykırımın gerekçesi değil, 1917'de İngilizlerin bölgeyi ele geçirmesiyle başlayan ve 1948'de siyonist rejimin kurulmasıyla devam eden işgal, kesintisiz saldırılar, toprak gaspı ve 2006'da başlayan dolayısıyla Aksa Tufanı'nın başladığı tarihte 17 yılını doldurmuş olan, Gazze'nin tüm dünyayla ilişkisini kesen, bir yerden yardım almasını bile engelleyen abluka Aksa Tufanı'nın sebebidir. Yani bu eylem sebep değil sonuçtur.

İşte bu noktada; "Siyonist katillerin bu derece azgın ve aşırı olduklarını gören Filistin direnişi neden böyle bir eylemle işgal güçlerinin saldırı ve katliamları artırmasına ve iyice şiddetlendirmesine gerekçe oluşturacak bir eylem gerçekleştirdi" sorusu soruluyor.

Bu soru, ilk bakışta tutarlı gibi görünse de üç önemli gerçeği dikkate almadan sorulmaktadır.

Birincisi: Böyle bir yaklaşım, 'eğer böyle bir eylem yapılmasaydı siyonist katiller Filistin halkını rahat bırakacak; en azından sürdürülen zulümlerle yetinecek, saldırılarını, gasp ve tehcir uygulamalarını, baskınlarını artırmayacaktı' varsayımına dayanmaktadır. Oysa bu varsayım tamamen yanlıştır. Bilakis işgalci katiller, hiçbir zaman bu kadarı yeter, daha ileri gitmeyelim" dememiş; her zaman daha ileriyle ilgili hesaplar yapmış, Filistin halkını sindirebileceklerini düşündükleri yerde her zaman zulümlerinin ve haksızlıklarının dozajlarını artırmakla ilgili yeni planlar tasarlamışlardır. Netanyahu'nun kurduğu koalisyon hükümetinin de özellikle Kudüs'ü ve Mescidi Aksa'yı tehdit eden, Batı Yaka bölgesinde gasp edilen arazi miktarlarını ve yerleşim alanlarını genişletmeyi amaçlayan, Gazze'deki direnişi de sıkıştırmak için buraya yönelik kapsamlı saldırı düzenlenmesine dair hazırlıklar yapılması anlamına gelen muhtelif faaliyetleri ve planları vardı. Aksa Tufanı eylemi de aslında bu planlar karşısında işgal rejimini zorlamayı amaçlıyordu.