Hakkında hazırlanan iddianameler sonrasında 40 yıla kadar hapsi istenen kişilerin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması insanlarda şok etkisi oluşturdu. Medyadan veya sosyal medyadan hüküm kurmaya çalışanlar ister istemez ne oluyor sorusunu sormaya başladılar. Aslında bunlar ne ilkti ne de son olacak. Bu yazımızda konuyu farklı boyutlarıyla ele almaya çalışacağız. Yargı sistemi yıllardır haklı veya haksız olarak tartışılmaktadırYargı sistemi üzerindeki tartışmalar sadece bugünün konusu değildir. Rahmetli Menderes'in idam kararı verildiğinde de öncesinde de tartışmalar vardı. Bundan sonra da olacaktır. Zaman zaman tartışmaların dozu artsa da yargı sisteminde sorun olduğunun gizlenecek bir tarafı yoktur. Maalesef anlatılanlara bakıldığında en basitinden Ankara veya İstanbul Adliyesinde hakkınızda yürütülen bir soruşturmada tanıdık bir kişinin selamıyla gittiğinizde dosyanızın incelenmesi ile doğrudan gittiğinizdeki dosyanızın incelenmesi arasında uçurum olduğunu görürsünüz. Buna da ne yapalım sistem böyle deyip geçmek zorunda kalabilirsiniz. Bunun doğru olup olmadığını Adalet Bakanlığının test etmesi ve tedbirler alması gerektiğini düşünüyorum. Bu acı gerçekler üzerinde durulmadan sorunlara çözüm üretilmesi mümkün değildir. Özellikle büyükşehirlerde görev yapan hakim ve savcılar üzerindeki iş yükü dikkate alındığında tanıdık bildiklerin kapılarının çalınması kaçınılmaz olmaktadır. Yani sistemin kontrolsüz bir hale gelmesi farklı kapıların zorlanmasına sebep olabilmektedir. İnsanlar karşılaştıkları sorunların çözümü için her zaman çıkış kapısı bulmak için arayışa girerler. Hele hele sistemde ciddi açıklar varsa arayışlar daha da artacaktır. Elbette kimseyi suçlamak gibi bir amacımız olamaz. Amacımız tamamen sistemsel bir sorun üzerinde yoğunlaşılması talebidir.Bu çerçevede, bazen delillerle dolu soruşturma dosyasında takipsizlik kararı çıkabilmekte iken bazen de dosyada yer alan en basit delillerden iddianame düzenlenebilmektedir. İddianame için şüphe aranması yeterli olduğu için işin detaylı incelenmesine girilmeden mahkeme kararı verir diyerek yük mahkemeye atılabilmektedir. Nereden bakılırsa bakılsın Adliye'ye yolu düşenlerin karşılaştıkları manzara hiçte iç açıcı değildir. Çok basit konulardan dolayı yıllarca mahkeme kapılarında uğraşanlar, çok sıkıntılı işlerden dolayı elini kolunu sallayarak dolaşanları görünce yargıya güven ister istemez sarsılabilmektedir. Ama herkesin sığınacağı en temel kurum da yargıdır.Yapılan bunca iyileştirmeye rağmen maalesef yargıda durum böyle. Hakim ve savcıların kalitesi ise yıllardır tartışılmaktadır. Özellikle FETÖ sonrasında yargı sistemine giren çok sayıdaki hakim ve savcı ile ister istemez nitelik sorunu ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunun üzerine bir de aşırı iş yükü ile de karşı karşıya kalan hakim ve savcıların verdiği kararlar ister istemez vicdanlarda yerini bulamaz hale gelmiştir. Elbette görevini hiçbir etkide bulunmadan gece gündüz demeden yapanlar vardır. Hatta evinde geç saatlere kadar dosya okuyanların olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor.Özetle görünen o ki yargı sisteminde birçok nedenden dolayı ciddi sorunlar olduğu anlaşılmaktadır.Polatlar hakkında verilen kararlar ve sistemin düşündürdükleriÖncelikle masumiyet karinesi gereğince suçları sabit olana kadar kimse suçlu kabul edilemez. Buna Polatlar da dahildir. Ancak Polatlarda öyle olmadı. Her yapılan basının gözü önünde olduğu için adeta basın yoluyla soruşturmalar ve yargılamalar devam etti. İster istemez de Polatların elde ettikleri kazançlar ve kullanılan araçlar sorgulandı. İddianamedeki suçun ağırlığına ve delillerin gücüne göre mallara el konulduğunun basına yansıması da işin boyutunu değiştirdi. Öyle ya bunca servet nasıl elde edildi sorgusu yapılmaya başlandı.Üzerinde durulması gereken en kritik husus ise Savcının iddianamesine yansıyan ceza talebi ile tutuklanan Polatların bir süre sonra mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasıdır. Basına yansıdığı kadarıyla 40
SGK'nın faaliyet raporu acı gerçekleri ortaya çıkardı
01-04-2024 