Kamu yönetiminde pandemi ile öğrenip sonrasında unuttuğumuz kritik bilgiler

Dünyanın kabusu haline gelen COVID-19 virüsü ülkemizde de binlerce can aldı ve bu yüzden sevdiklerimizi kara toprağın bağrına verdik. COVID-19 sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Bu musibet canlarımızı aldı, bizleri üzdü ama bizlere de kritik dersler verdi. Yeter ki bizler ibret almayı ve ders çıkarmayı bilelim. COVID-19 virüsünün ülkemizde ve özelde de kamu yönetiminde öğrettikleri dersler adeta birer birer unutulmaya başlandı. Halbuki her tehdit fırsatıyla beraber gelir, yeter ki tehditleri iyi analiz edip eksiklerimizi görelim ve bunu fırsata çevirmeyi bilelim. Pandemi bizlere bilginin gücünü ve saygınlığını öğretmiştiDünyaya korku salan COVID-19 virüsü nedeniyle ülkemizde de TV ekranlarında çok fazla faydalı tartışma programı yapılmıştı. Programa katılan konu uzmanı ve alanlarında çok iyi olan akademisyenlerin mütevazilikleri ve programda bağırış-çağırışların yaşanmaması mutlaka ilginizi çekmiştir. Yani konuşanın da dinleyenin de bir şeyler öğrenebildikleri programlar yapılabiliyormuş demeye başladık. Maalesef bunlardan hiçbir ders alınmadığı gibi ilgisiz alakasız kişilerin her konuda ahkam kestiği dönemler tekrar başladı.Pandemi dönemindeki programlarda yer alan uzmanların biri birlerine karşı gösterdikleri saygı ve sözlerini kesmeden dinleme adabı ile bu alanla şu hoca daha iyi bilgi verecektir tavırları bizlere çok önemli mesajlar vermiştir diye düşünürken şimdi bunlar hayal oldu.Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu ayeti mucibince bilim insanlarının, neyi bilip neyi bilmediğini açıkça, gocunmadan ve çekinmeden itiraf edebildiklerine şahit olduk. Bu durum bize rehber olur diye düşünürken tekrar eski hale döndük ve istisnalar dışında ekranlar her konuda konuşma küstahlığına duçar olmuş zavallılara kaldı.Şimdi bakıyorum da meğer bu programlar sayesinde alanında uzman olan kişilerin ben bu konuyu bilmem tavırlarına ne kadar da hasret kalmışız. Konuk uzmanların birbirlerini nezaket içerisinde ve ilgiyle dinlemeleri ile dinlerken ve anlatırken bir şeyler öğrenmeye ve öğretmeye çalışmaları bizleri ciddi bir şekilde şaşırtmıştı. Bu sayede reyting uğruna birinin ak dediğine diğerinin ısrarla kara demesi ve sürekli bağırmasının ne kadar da çirkin olduğunu anlamaya başlamıştık. Demek ki karşılıklı bağrışmadan ve hakaret etmeden de konuşulup anlaşılabiliniyormuş. Şimdi bu tavırlardan eser kalmadığını görüyoruz. Birbirimizi dinlemek ve anlamak için tekrar pandemi mi olması lazımHerhalde öğrendiğimiz en kritik bilgi ise muhalif de olsa konu uzmanlarının kamu kurumlarınca ısrarla toplantılara çağrılması ve görüşlerine değer verilmesiydi. Karşılıklı polemikler yerine sorun çözümüne yönelik açıklamaların ne kadar değerli olduğunu da öğrenmiştik. Hangi uzmanın geçmişte hangi paylaşımda bulunduğunu kimse umursamadan toplantılara çağırmış ve bilgilerinden faydalanmıştı. Demek ki bilginin hatırı çok yüksekmiş. Şimdi bunlara hasret kaldık.Yine işini bilen insanların ne kadar değerli olduğunu ehliyetin ve liyakatin birçok şeyin önüne geçtiğini, teferruatla asıl meselelerin istenilince ayrılabildiğini ve teferruatın bir kenara atılabildiğini öğrenmiştik. Hala ehliyet ve liyakate hasret kalmışçasına mumla arıyoruz.Ayrıca, bilmeden konuşmanın imkansız olduğunu ve bilmeden konuşanların ne kadar komik duruma düştüğünü de öğrenmiştik. Hatta TV ekranlarında polemikleriyle tanıdığımız birçok gazetecinin bilim insanlarını nasıl da uslu uslu dinleyebildiklerine ve sözlerini kesmediklerine şahit olmuştuk.Pandemi kamu kurumlarına da çok şey öğretmiştiCOVID-19 virüsü sayesinde Sağlık Bakanı'nın başkanlığında oluşturulan Sağlık Bilim Kurulu, kamu yönetiminde bilimin ve bilmenin, ehliyet ve liyakatin ne kadar değerli olduğunu öğretmişti. Bilim Kurulu üyelerinin alanlarındaki yetkinliği, bunların mezhebini, meşrebini, ideolojisini ve muhalif duruşlarını örtmüştü. Hiç kimse bu kişilerin liyakatini tartışmadı ve aldığı kararları azami olarak uygulamaya koydu. Halbuki bu kurulun aldığı kararların bağlayıcılığı da yoktu. Demek ki bilimsel bağlayıcılık hukuki bağlayıcılık kadar etkili olabiliyormuş. Bunlardan ders alacakken Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay'ın kavgasına şahit olduk. Takım tutar gibi yüksek yargı kararlarını tartıştık. Zorda kalınca çok farklı kesimlerden bilim insanlarıyla çalışmanın ve polemiğe girmeden ortak karar almanın mümkün olduğuna şahit olduk. Demek ki insanlar zorda kalınca birbirilerini dinleyebiliyorlarmış.Cumhurbaşkanı tarafından Sağlık Kurulu'nun ehil insanlar tarafından oluşturulduğu vurgusu ile okullara ara verilip verilmeyeceğinin kurulun vereceği karara göre belirlenmesinin doğru olacağını Milli Eğitim Bakanı'na açıkça söylemesi büyük takdir toplamıştı.Ayrıca, bu dönemde öne çıkması gereken kurumların kriz ortamlarında nasıl çuvalladığını ve lime lime nasıl döküldüğünü ve liyakatin kriz zamanlarında can simidi gibi olduğunu öğrenmiştik.En önemli öğrendiğimiz konu ise işportacı yöneticilerin kriz ortamlarında hiçbir işe yaramadığıydı. Hele bir de temsil ve tanıtımla ayakta kalmaya çalışan yönetici tipleri kriz ortamlarında iyice nefret oluşturmuştu. Elinden iş gelmeyip bir de çalışanların motivasyonlarını bozan işportacı yönetici tiplerinin ne kadar zararlı