Hesap sorulacağını unutan veya düşünmeyen bürokratlara küçük hatırlatmalar

Siz ne yazarsanız yazın bazı bürokratlar hiç hesaba çekilmeyecekler gibi hareket ediyorlar. Özellikle de mahalli idarelerdeki bürokratlar yerlerinden hiç kalkmayacaklarmış gibi hareket ediyorlar. Hayatın bütün safhalarının bir imtihandan ibaret olduğunu bilen, inanan ve ona göre amel edenler ise bir gün hesap verecekmiş gibi hareket ediyorlar. Bir de inançla hiç ilgisi olmadığı halde sanki inanan insanlar gibi hareket edenler var ki bunları takdir etmemek mümkün değildir. Adamların her ameli iliklerine kadar inanan bir insan gibidir.

Öyle yada böyle görevden ayrılınca ciddi bir hesaba çekileceğini, yaptığı her işin tek tek analiz edileceğini, işin en ince detayını bilenlerin de "hesaba çekenlere" bilgi vereceğini bilerek hareket edenlere selam olsun. Bu yazımızda bürokratların hesap vermeye nasıl hazırlanmaları gerektiğini izah etmeye çalışacağız.Her anını hesaba çekilecekmiş gibi hazırlanmanın yolu

Tasavvuf ehlinin bildiği Halvet Der-Encümen kuralı gibi halkla birlikte olsan da Hak'la birlikle olunduğunu bilerek hareket edilince hazırlıkta ona göredir. Bu minvalde hareket eden ve her bürokratın en normal davranışı emanet bilinci içinde geçecektir. Bunun için de her anı kontrol altında olan bir kişinin geldiği makamı daha önce başka bir kişiden devraldığını ve başka bir kişiye bu görevi tekrar devredeceği bilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Eğer bu görevi babadan miras aldığı inancına kapılarak bir miras yedi gibi davranırsa en basit tabirle emanete ihanet ettiğini bilmelidir.

Yine bilinmelidir ki emanet bilinci, bütün güzelliklerin anahtarıdır ve ancak sonunu bilen emin adamlar emanete uygun davranırlar. Her kamu görevinin 85 milyon 824 bin 854 kişinin emaneti olduğunu bilenler her an hesap vermeye hazırdırlar. Bunu unutanların ve emanete ehil olmayanların en sevmediği konu ise hesap ve hesap vermedir.

Eğer bulunduğunuz makamın kaybı kâbusunuz oluyor, uykularınız kaçıyorsa ciddi bir hesap hatası yaptığınızı bilmeniz gerekiyor. Hele hele şeffaflıktan korkuyor, devleti alıp devleti satıyorsanız hesaba çekilmek fena halde canınızı sıkacak ve her zaman hesap verme yerine şeref vermeyi tercih edeceksiniz. Bir de şeref tribünü bulunursa gel keyfim gel.

Yaptığınız işlerin ortaya çıkması sizi endişelendirmiyorsa sizin hesap vermekten korkmanıza gerek yoktur. Kuralları zorlamadan işleri yapmaya çalışıyorsanız hem dünya hem de ukba hesabınız asan olacaktır.

Bir de on beş veya otuz günde bir yolunuz Karşıyaka mezarlığına düşüyorsa, cenaze namazına başlarken de er kişi veya hatun kişi niyetine diye İmamın sesini duyarak bütün makamların ortadan kalkıp er seviyesine düşüldüğüne şahit oluyorsanız inanın veremeyeceğiniz hesap yoktur. Ama işi unutkanlığa veriyorsanız işiniz zordur.

Kendi müfettişi olmanın yolu

Eğer müfettişlerin kendi vicdanınızda olduğunu biliyorsanız, devletin heba olan bir kuruşu dahi sizi rahatsız edecektir. Kılıç kalkanlı bir bürokratsanız ve yaptığınız işlerden dolayı sizi kimsenin hesaba çekemeyeceği inancı içindeyseniz sizi dünya hesabı korkutamaz, ukba hesabı ise semtinize dahi uğramayacaktır. Ama hesap gününe inanıyorsanız, siz siz olun veremeyeceğiniz hiçbir işe girişmeyin. Yani dünyada hesaptan kurtarmanız, ukbada da hesaptan kurtulacağınız anlamına gelmemektedir. Kaldı ki dünyada da yakanıza yapışanlar çıkacaktır.

Bir de sakın ola ki kimse benden hesap soramaz formuna girmeyin, nitekim hesap sorulamaz denilen birçok kişiden öyle hesap soranlar çıkıyor ki birçokları küçük dilini yutacak hale geliyor. Yani hesap işi ukbaya kalmadan sorulur hale gelebiliyor. Öyleyse en pratik şey herhalde kendi kendinizin müfettişi olarak veremeyeceğiniz hesaba girişmemektir.

Hesap verme yükümlülüğü olanların yapması gerekenler

Hesap verme yükümlülüğü olanların not etmesi gerekenler şunlardır:

1- Mümkünse her çalıştığınız gün yaptığınız doğru ve yanlış işler.

2- Hiçbir iş yapmadan boş geçen günler.

3- Hele bir de oturduğunuz koltuğa yük olduğunuzu düşünüyorsanız (Bu düşünceye girenler yok denecek kadar azdır. Çünkü, böyle düşünen kişiler zaten o görevi kabul etmez), bulunduğunuz kuruma verdiğiniz zararlar.

4- Günlük çalışma süresinin yüzde kaçının temsil ve tanıtma işlerine ayırdığı ile ziyaretlerle geçirilen günler.

5- Zamanında yapmanız gereken işlerin geciktirilmesi ya da yanlış yapıldığı için veya hiç yapılmadığı için oluşan zararlar.

6- İçinizden ben bu işten hiç de anlamıyorum ama bu durumu dışarıya yansıtmamalıyım dedikleriniz.

7- Astlarınızdan gelen kaç yazının hiç okumadan ya da anlamadan okunarak imzaladığınız.