TÜHİS işçi kesiminin aylardır beklediği zam teklifini sundu
Türk-İş ve Hak-İş 27 Şubat'ta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü kapsamında teklifini sunmuştu. İşçi ve işveren kesimi birçok defa bir araya gelmiş olmasına rağmen işveren tarafı, işçi tarafının zam teklifine karşılık teklifini sunmamıştı.
İşveren teklifinin uzaması olumsuz bir sinyal olarak algılansa da çıkmadık candan ümit kesilmez misali sabırla işçi kesimi işveren tarafının zam teklifini beklemişti.
13 Haziran 2025 tarihinde TÜHİS, işçi kesiminin 27 Şubat tarihinden beri beklediği zam teklifini açıkladı.
TÜHİS işveren tarafının ilk teklifini ilk altı ay için 16, ikinci altı ay için 8, üçüncü altı ay için 7 ve dördüncü altı ay için 5 olarak işçi tarafına iletti. Diğer sosyal haklarda da ücret oranında artış teklif edildiği anlaşılıyor.
İşçi kesiminin sunduğu teklife bakılınca işveren kesiminin sunduğu teklifin çok düşük kaldığı görülüyor. Nitekim şubat ayında Türk-İş ve Hak-İş, 2025 yılı için ilk 6 ayda yüzde 50 zam, ikinci 6 ayda yüzde 25 zam ve yüzde 10 refah payı talebinde bulunmuştu.
Bu teklife işçi tarafının verdiği tepkilere bakıldığında adeta şok etkisi yaptığı anlaşılıyor.
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay böyle bir teklif beklemiyordu
Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, işveren tarafının teklifinin değerlendirilebilir ve müzakere edilebilir bir tarafının olmadığını belirtti. Doğrusunu belirtmek gerekirse bu yönde bir teklif geleceğinin sinyalleri verilmişti.
Atalay, yaptığı basın açıklamasında 7 aydır işçilerinin mali olarak durumlarının çok kötü olduğunu anlatmalarına rağmen işveren tarafının verdiği teklifte bunların hiçbir şekilde dikkate alınmadığını ifade etti. Bundan önceki toplu sözleşme sürecinin oldukça rahat geçmesine rağmen 2025 yılında başlayan toplu sözleşme sürecinin çetin geçeceği sürpriz değildi.
Başkan Atalay, salı günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Çarşamba günü de Hazine ve Maliye Bakanı ile görüşeceklerini ifade etti. Bu görüşmelerden ne kadar sonuç alınacağını bilemiyoruz. Bildiğimiz en acı gerçek ise ekonominin içinde bulunduğu durumdur. Eğer bol kepçe zam verilirse durumun daha da kötüleşeceği bilindiği için kamu işçilerinin istediği zam oranını alması oldukça zor görünüyor.
Hep birlikte acı gerçeklerle karşı karşıya kaldık
Olmayanı vermek Allaha mahsustur malumundan hareket edersek kamu işçilerine olmayan kaynak aktarımı oldukça zor görünüyor.
Zaman zaman bu köşeden yaptığımız açıklamalarda EYT ve 3600 ek gösterge düzenlemesinde ortaya çıkan maliyetin faturasının ağır olacağını belirtmiştik. Ancak açıklamalarımız pek fazla dikkate alınmadı. İktidar ve muhalefet partilerinin oybirliğiyle bu düzenlemeler hayata geçirildi. Biz bu düzenlemelere karşı çıktığımızda büyük bir sosyal medya saldırısına uğradık. Her şeye kaynak varmış da bunlara mı kaynak yokmuş itirazları ortalığı kapladı. Bir de muhalefetin hesapsız kitapsız taahhütleri böyle bir sonuca götürdü. Aslında iktidar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in rahat tavırlarına rağmen ortaya çıkacak maliyet konusunda tedirgindi. Ancak olan oldu ve şimdi hep birlikte acı gerçeklerle karşı karşıya kaldık. Ortaya çıkan maliyet beklenenin çok üzerinde oldu. Buna ister hesap hatası isterse öngörü hatası deyin ama sonuç değişmiyor.
Atalay'ın grev yaparız çıkışı sonuç verir mi
Türk-İş Başkanı Atalay'ın zaman zaman yaptığı grev çıkışının sonuç vereceğini düşünmüyoruz. Atalay'ın teklif edilen zam teklifi karşısında grev kararına ilişkin sürecin başlatılacağını belirtmesi şaşırtıcı değildir. Ancak İzmir Büyükşehir Belediyesinde işçilerin aldığı grev kararının sonucu da ortada. İşçi dostu olarak bilinen CHP'li belediye, bırakın işçilerin istediğini vermeyi mali sürdürülebilirlik için sayı dahi vererek işçi çıkaracaklarını açıkladı.
Kamunun mali olarak çok iyi durumda olmadığını da bilmemiz gerekiyor. EYT, 3600 ek gösterge düzenlemesi ve depremin ağır faturası ekonominin dengelerini alt üst etti. Böyle bir ortamda 600 bin kamu işçisinin İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndeki zam oranını dahi alması zor görünüyor.