Yüz yıllık yalnızlığın ilk günü

Bugün 3 Mart 2024.

Kimilerine kutlu, kimilerine göre kara bir gün: Halifeliğin kaldırılmasının 100. yılı.

İktidar ve ortakları için kutlu bir gün mü

Olsa iki satır açıklama ile duyardık.

Ya da kimler için kara bir gün

Demeçlere, tepkilere bakarak bunu anlamak da kolay değil.

Demek 100 yıldır, düşünceler duygular yeterince berraklaşmış değil.

Demek laik Cumhuriyetimiz, yüz yıllık bir yalnızlıktan mustarip!

Çok can sıkıcı

Beyoğlu'nda büyükçe bir kitapçıya dalıyorsunuz.

Hilafet veya laik Cumhuriyet kitabı bakacak iştahınız yok.

"Hayat"la ilgili kitapları soruyorsunuz.

Başlığında "hayat" ya da "yaşam" geçen kitapların listesi birkaç saniye içinde danışmadaki delikanlının ekranına dökülüyor. Tam 705 ayrı kitaplık bir liste.

"Hayat kitaptır" diyenlerle "Kitap hayattır" diyenlerin işi vardırdıkları nokta bu demek ki.

"Yaşamın Anlamı" diye doğrudan reçete yazanlar da var, "Yaşam Denen Muamma" gibi ne niyetle yersen, o olsun, türünden döktürenler de.

Kitapçının bilgisayarına "aşk"ı sorsaydık bu sayı, belki 12 bin 705'e fırlayacaktı. Ama iyi bir hayat, bodoslamasından aşkı da kucakladığına göre, buna gerek yok.

SAHİ HAYAT NEYDİ

Elbette bu, yazana ve okuyana göre değişiyor. Öyle tarifler var ki insan sadece birini uygulasa, hayat kendiliğinden kararır.

Özetle söylenen şu: Hayatın saniye saniye akıp tükendiğini hep unutuyoruz.

Başkalarının (iktidar da muhalefet de olabilir) etkisinden yakamızı kurtaramıyoruz. Bu durum iç dünyamızı karartıyor, ufkumuzu daraltıyor.

Çok az sözcükle konuşuyor, çok az hayal kuruyoruz. Basmakalıp yargıları fırlatıp atamıyor, hiç mi hiç isyan edemiyoruz.

Etsek de ancak içimizden ediyoruz.

Elimizdekini kaybetmekten ödümüz kopuyor. Bu korkuyla ruhumuz güdükleşiyor.

Oysa hayata nasıl bir anlam yüklüyorsak hayatımız öyle biçimleniyor. Zira hayat ancak "anlam" vererek yaşanabiliyor.

Elbette hayat ya göründüğü gibi ya da göründüğünün tersidir. Bütün mesele ikisi arasındaki farkı görerek yaşamayı becermektir. Saldım çayıra Mevlam kayıra usulü yaşamak da bir yoldur elbet.

İyi yaşam bilgisini okulda edinmek pek kolay değil. Çoğu kez aile veya çevre mirasıyla geçiyor.

Raflardaki kitapların birinde "Anneannenin Kavanozu" öyküsüne rastlıyorsunuz.

Anneanne bu kez bir torba pirinç çıkardı. Pirinç taneleri patateslerle fasulye tanelerinin arasını iyice doldurana kadar kavanoza döktü.