Evet, eylüller hüzünlü kasımlar kasvetli.
10 Kasım da zaten, Türkiye Cumhuriyeti'nin kara yazısı- yazgısı .
**
5 Kasım 2006 Bülent Ecevit'in aylardır süren koma uykusunda iken kötü niyetli bir sorumsuzluk ve ilgisizlikten beslenen ama rezil bir iştahla fotoğrafının çekilip gazetelere pazarlanmasını izleyen günlerin birinde, üstelik adı GATA olan, sonradan Abdülhamit'e çevrilen kuruluşta!
Yine de dua etmek gerek; fotoğrafı yerine fişi de çekilebilirdi diye düşünüyorsunuz.
Hiçbir yetkiliden, yalan da olsa bir açıklama yok.
ıtları çıkmıyor.
"Utançtandır!" diye düşünüyor, rahmetli liderinizin atadığı son genel sekreter olduğunuz için Rahşan Hanım'ı da kendiniz gibi teselli etmeye çalışıyorsunuz.
*
Babadan müdavim okurları gibi Cumhuriyet çalışanları için biraz da şahsi tarihinizdir.
5 Kasım'da gazetede yönetim krizi çıkıyor. (1991)
Yazarlar ve muhabir çoğunluğu istifa ediyor.
Gazete kanıyor, Ankara ise kaynıyor.
Talihsizlik sağanağı, aynı gün ve saatlerde apa'da yatan babanızın ölüm haberi geliyor.
Cenazesini defnetmeye vakit yok. Hastane morguna teslim edip Ankara'ya koşuyorsunuz,
İlhan Selçuk, Uğur Mumcu'nun önerisi
H. Cemal'in de rızası ve Nadir Nadi'nin görevlendirdiği son Ankara temsilcisi olmanın heyecanıyla...
**
1989 yerel seçimlerinde Erdal İnönü, SHP'yi (yüzde 35.95 oy oranı ile) Türkiye'nin 1. partisi yapmış.
Ama 1991 genel seçimlerinde hiçbir parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğa ulaşamayınca
Demirel'in başbakan, Erdal Bey'in başbakan yardımcılığında mutabakat sağlanıyor.
Babanızı morgun rutubetli, karanlık, buzlu atmosferinden kurtarıp sonsuz uykusunu babasının yanı başında sürdürmesini başarmanın gücü ile "Enfarktüs" başlıklı bir de yazı yazabiliyorsunuz:
"Yaşıt değillerdi. Enfarktüs ikisini de aynı gün vurdu. İkisi de atardamar tıkanıklığı!
İlk 24, 48, 72 saatler önemli denmiş, baba o eşiği atlayamadı.
Cumhuriyet'in naturası ise çok güçlü.
Dünyanın en sağlıklı doğumu ile 'bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi' sonucu dünyaya gelmişti.
Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yaşayacaktır!"
*
Cumhuriyet, vefalı okurlarıyla bütünleşmiş, hiçbir zaman pörsümeyen adaletli ve demokratik bir ülke hayalinizdir.
Aksini bu gazetede savundukları fikirleri uğruna alçakça tuzaklarla öldürülen hocalarınız Muammer Aksoy'lara, Ahmet Taner Kışlalı'lara, Anka Ajansı'ndan sizi Cumhuriyet'e getiren Uğur Mumcu'ya ve aklını fikrini sonuna kadar köşesine yansıtmaktan geri durmamış olan Mümtaz Hoca'nıza hürmetsizlik sayarsınız.

4