Abalar Feda Muazzez Hanım'a

Cumhuriyet'te başladığı için de olacak Metin Toker (1924-2002) "gazetecilik dünyanın en güzel mesleğidir, içinden çıkmayı bildikten sonra insanı her yere götürür" diyordu. Silivri'nin işlevsellik kazanmasından önce söylemişti.

Mesleğin ilk yılı (1973) bendenizi de "Bir sen kaldın" plağı ile üne kavuşan "Abalar feda Muazzez Hanıma" ıslık çalarak götürmüştü.

Ne yazık ki "Aslanım, deneyimli birini istemiştik" denerek tek kare fotoğraf bile çekemeden eli boş dönmüştüm.

Pazartesi günü İstanbul'da AKM'deki törende değil ama doğup büyüdüğü Ankara'da Cebeci Asri Mezarlığı'da uğurlayanlar arasında olacağım.

ZAMANIN RUHU

Deneyimin ve elbette zamanın da ruhu var.

Şarkıların, türkülerin hangi zamanda söylendiğinin,

haberlerin, yazıların hangi iktidar döneminde yazıldığının, ormanların hangi iktidar döneminde yanıp yok edilğinin de.

İsimler kaderdir denir, göbek adı "Hicran" idi.

Ama bir "azize" gibi sezgileri ile yaşadı.

12 Kasım'da doğduğu için 12 Kasım'da öleceği de belki içine doğmuştu.

Belki de yüzden 1974'lerin en gözde ama en vıcık- cıvık "Ne sevgide ne aşkta/ Ne hayatta gülmüşüm/ Izdırabım doğuştan/ Ben doğarken ölmüşüm" türü arabesklerden zinhar uzak durmuştu.

**

KAR YANGINI DEĞİL

Haberleri ekranları saran orman yangınları için üzüm üzüm üzülüyor, bu konuda sert demeçler verebiliyordu:

"Evimin ateşe verilmesi gibi içimi yakıyor.. Ne olur azıcık tabiat anaya acısalar ... Yakıp yok etmeseler ..." diyordu.

"Kar Yangınları" diye herkesin dilinde olan şarkısı, yaz ortasındaki orman yangınları ile yaz ortasında birbiriyle buluşmuştu. Haberlere böyle yansıyor, ama o "Keşke buluşmaz olsalardı" diye kahırlı demeçler veriyordu.

**

1994 yılı kışının son günleri. Kar Yangınları şarkısı alev herkesin dilinde.

Bu kez "Aktüel Dergisi için röportaj ricası" kabul gördü.

Candan yürekten hoş beş faslından sonra, yirmi bir yıl önceki düş kırıklığımı hafifçe ima edince o da zarifçe ve gülerek:

"Bu dünyada olacağa, öleceğe, bir de gideceğe çare bulmanın mümkünü yok!" dedi.

Olacak, ölecek tamam da, peki gidecek ne ki

Gitmek... Hayatlarımız hep gitmek üzerine kurulu.

Şarkınızda "Bende kar yangınları, sende göç hazırlığı" demeniz bundan mı

Kimbilir, belki de.

Fransızlar gitmek için "ayrılık biraz ölmektir" diyorlar. Sizce de öyle mi

Bizim şarkı ve türkülerimizde ve atasözlerimizde hep bu dile getirilir; "Ayrılık yarı ölmekmiş, o bir ateşten gömlekmiş," en bilineni.

Bir de Anadolu erenlerinden birinin sözü var:

"Şu dünyada üç şeyden korkarım; bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm..."

**

KONU DERİNLEŞİNCE

"Kuşkonmaz salatası ile aranız nasıl" der gib, i pat diye "ölüm duygusuyla aranız nasıl" diye soruyorum.

- Ölümden korkmamak gerek. Ölüm seven ve inanan insan için yaşamın sonsuzluğa dönüşmesi. Yaşamı değerli kılan, sonunda kavuşulacak olan sonsuzluktur belki de. Hem insanın ölümlü olduğuna inanmıyorum. Yüreğini, bedenini sevgiyle, dostlukla yıkamış, arıtmış insanlar sonsuzluğa dünyadayken ulaşmışlardır. Biri gitse bile, kalan gideni kafasında, yüreğinde yaşamayı, yaşatmayı sürdürür. Annenin, babanın ölmesi onlara duyulan sevgiyi, özlemi azaltır mı

Muazzez Hanım, konuşması kesik kesik adeta soluk soluğa konuşuyor, sesine, şarkılarına yüreğini katıyor denilmesi biraz da bundan.

**

Sözü biricik kızını getiriyor:

- Dünya bir yana kızım Saba bir yana.

- Saba, alaturka musikide bir makam. Doğuma giderken şarkı mı söylüyordunuz yoksa

- Saba en sevdiğim makam. Biliyorsunuz 5 vakit okunun her ezan farklı makamlarda okunur. Sabahın ki, sabâ'makamıdır. Saba, uykudan uyanıştır. Güne v e dünyaya taptaze bir başlangıçtır. - Siz de, taptaze başlangıcı Saba ile mi yapıtınız

- Evet. Emzirdiğim sütün her damlasını hak etti. Dünyanın bütün hazlarını onu mutlu gördüğümde tadıyorum. Biliyorsunuz Tıbbıye'yi bitirdi. Doktorluk yapıyor.

- Gece yaşamak zorunda olmanız düzenli uykuya hasret bırakıyor mu sizi

- Her şeye alışıyor insan. Ama her şey gibi uykunun fazlası da zararlı. Uyku için "küçük ölüm" de denir. Nasıl olsa büyüğüne kavuşacağımıza göre, küçüğünü de mümkün olduğunca küçük tutmak gerek.

- Saba makamında Hacı Arif'in bir şarkısı vardı. "Nigah'ı mestine..." diye başlayan. Onun sözleri sanırım uykuyu ve güzellerin uykuculuğunu iyi anlatır. Sizce de öyle midir

- Evet... Sanırım şöyleydi: Nigah-ı mestine canlar dayanmaz/ Uyanmaz uykudan canan uyanmaz/ Bu naz-ü işveden asla usanmaz/ Sabah olduğuna güya inanmaz/ Uyanmaz uykudan canan uyanmaz/ ...

**