Yusuf Tekin Hoca'mızdan bu yazıyı bütün ders kitaplarına koymasını istiyoruz

Yusuf Tekin Hoca'mızdan bu yazıyı bütün ders kitaplarına koymasını istiyoruz

AHMET TALİB ÇELEN

Merhum Seyyid Ahmet Arvasî Hoca'mız Müslüman-milliyetçi câmianın yetiştirdiği büyük fikir adamlarındandır. 1932'de doğan hocamız gençlik çağlarından 31 Aralık 1988'de vefât edinceye kadar fikirleriyle milletimizi beslemiş, din-vatan-millet aşkıyla dolu bir neslin yetişmesinde çok tesirli olmuştur.

Aşağıda paylaşacağımız yazısı onun hayat felsefesidir diyebiliriz. Ömrünü bu hasretin gerçekleşmesine adamıştır. Bu yazı, istikbâlimizi devir-teslîm edeceğimiz gençliğin bütün müspet husûsiyetlerini ihtivâ etmektedir.

Bu metnin rûhuyla yetişmiş bir nesil köklerinden kopmadan bizi dünyânın en ileri milleti seviyesine getirecektir. Yusuf Tekin Hoca'mızın iyi niyetli ve cesur çabalarını görüyor ve mutlu oluyoruz. Bir isteğimiz de bu yazının matematik ve fen grubu da dâhil bütün ders kitaplarının başına konulmasını ve okutulmasının mecbûr edilmesini istiyoruz.

Böylece solcu, ateist, deist; din-vatan-millet âidiyet duygusu olmayan öğretmenlerin müfredâta sızmalarının zararları da bir miktar dengelenmiş/azaltılmış olacaktır. Yazı bütün insanlık âleminin bir hasretini dile getirmek hasebiyle evrensel bir mesaj da sayılır.

İNSANLIK KİMİ ÖZLEDİĞİNİ BİR BİLSE

İnsanlığın içinde bulunduğu "ahvâl"i düşündüm de Şanlı Peygamberimi ve O'nun aziz kadrosunu özledim. Şu anda hepimiz O'na ne kadar muhtâcız!

"Kara" ve "kızıl" zulüm idâreleri altında inleyen, sömürülen, "sahte tanrılar" karşısında boyun eğen, "putlaştırılan" kanlı diktatörlerin hayâlleri ile ürperen milyonlarca, hatta milyarlarca insanın hâlini düşündüm. Bütün bu zulüm idârelerini, bu "sahte tanrıları" yıkmak, asrımızda yontulan bütün putları kırmak ve insanlığı, bunların kanlı pençesinden kurtarmak gerektiğini gördüm. Fakat güçsüzlüğüme esef ettim. Bütün bu işleri, muhteşem bir kadro kurarak başaran Sevgili Peygamberimi düşündüm.

Ve şimdi, nurlu Medine topraklarında "örtüler altında" yatan o şanlı kurtarıcıyı özledim.

"Mazlumları zâlim", "mağdurları gaddar" ilân ederek mahkûm eden mahkemeleri devletin makam ve mevkîlerini "yandaşlarına" birer arpalık tarzında dağıtan politikacıları, kendi tahakkümüne ve zümrevî menfaatlerine kapı açan "yazılı bir ihtiras belgesi" olmaktan öte bir değeri bulunmayan "ilkeleri", birer anayasa ve kanun biçiminde, tertip ve hilelerle "halka kabul ettiren" ve sonra mikrofonlara çıkarak "millî irâdeden" söz eden madrabazları ve bütün bunlara seyirci kalan "kuvvet ve kudret sahiplerini" gördüm…

Ve "Emânetleri ehline vermezseniz kıyameti bekleyiniz.", "Bir saat adâlet bin rekat nâfile namazdan daha üstündür." diyen ve bunu yaşatan Sevgili Peygamberimi özledim.

Ezilen, kahredilen, sömürülen milyonlarca dindaşımın ve kandaşımın dertleri ile dertlendiğim için beni kınayan, suçlu ilân eden ve tarihin gelmiş ve geçmiş en kanlı diktatörlerini birer "kurtarıcı" olarak ortaya koyan, mazlumların kan ve gözyaşlarını gizleyerek zâlimlere alkış tutan "basın ve yayın" organlarını ve bu durum karşısında susan "örgütleri" ve "bilim adamlarını" gördüm.

Ve "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır.", "Hak yolda akıtılan bir damla mürekkep, şehid kanından daha mübârektir."