Türkçeleşmiş Kelimeler Meselesi-2

İsmâil Hâmi Dânişmend'in "Türkçeleşmiş Kelimeler Meselesi" başlıklı yazısına devâm ediyoruz:

() Dilden dile tesbit edilen semantik ve fonetik istihallerin ("istihâlelerin" olsa gerek. A.T.Ç.) tabiî ("tâbî" olsa gerek. A.T.Ç.) olduğu birtakım kanunlar vardır. Meselâ Dauzat'ın yukarda bahsettiğimiz eserinin 171-176'ıncı sayfalarıyla 1938'de yayınlanan Dictionmaire etymologique adındaki iştikak lügatının giriş bölümünün XII-XIII'üncü sayfalarındaki izahatına göre semantik değişikliklerinde kinayenin, teşbihin, mecazın ve istihzanın büyük tesirleri vardır. Bilhassa kelimelerin dilden dile yalnız bir tek mana ile seyahat edip aslındaki muhtelif manalarını kaybetmesi de semantik değişikliğin en mühim âmillerindendir. Fonetik istihaleler içinde de yazıda imlanın, telâffuzda tahrifin mürekkep yabancı kelimelerini bir kelime halinde birleştirmenin uzun kelimeleri kısaltmanın, yabancı kelimelerine kıyas yoluyla yeni kelimeler icadının ve "Attraction" denilen kaideye göre yabancı tabirlerinin yerine bir takım yakıştırmalar kullanmak âdetinin büyük tesirleri vardır. Tabiî bu umumî kanunlar dışında her dilin kendi bünyesiyle alâkadar birtakım hususî âmiller daha vardır ki bunların her dilde ayrıca tetkiki lâzım gelir.

Türk dilindeki Arap ve Acem kelimelerinin tasfiyesi meselesindeki vaziyetleri de ancak bu umumî ve hususî esaslara göre tayin ve tespit edilebilir. Bazı müsteşrikler bilhassa Batı dillerinden aldığımız kelimeler üzerine bu esaslara biraz temas etmiş ve meselâ Henri Mathieu'nün 1857'de yayınlanan La Turquuie et ses differents pepuples adındaki eserinin ikinci cildinin 79'uncu sayfasında bundan bahsedilmişse de Arap ve Acem kelimelerinin Türkçeleşmesine sebep olan âmiller onları pek alâkadar etmemiştir.

Türk dilindeki Arap-Acem kelimelerinden birçoklarının fonetik ve semantik bakımlarından Türkçeleşmesinde âmil olan esasların başlıcaları bizce şöyle sıralanabilir:

1- (Fonetik bünye farkı): Bilhassa Arapçayla Türkçe arasındaki geniş bir nispet alan bu fark Arap dilindeki "he", "ha" ve "hı" seslerinin Türk dilinde yalnız bir "h" sesiyle, "t" ve "tâ"nın yalnız "t" ile, "dhel", "ze" ve "zâ"nın yalnız "z" ile, "the", "sîn" ve "sâd"ın yalnız "s" ile, "dal" ve "dad" seslerinin yalnız "d" ile ve nihayet "ayn" ve "elif" seslerini de yerine göre münasip bir sesli harfle ifadesinden ileri gelir. Bunlardan "dad" sesinin türkçede bazen "z" ve bazen de "d" rolünde görülmesi de ihmal edilemeyecek kadar mühimdir.