"Trajik Başarı-Türk Dil Reformu" Üzerine Notlar-5
AHMET TALİB ÇELEN
Geoffrey Lewis'in "Trajik Başarı-Türk Dil Reformu" kitabından notlarımızın sonuncusunu 23 Eylül'de yazmışız. Gerek okuyucularımızı sıkmamak gerekse araya mühim mevzûların girmesinden dolayı ara vermiştik. Devam ediyoruz:
Kurucularından biri Ahmed Midhat olan ve Haziran 1908'de kurulan Türk Derneği ilk milliyetçi kültür örgütüydü. (s.35)
Derneğin üyeleri arasında dil hakkında bir görüş birliği yoktu. Hatta taban tabana zıt görüşte olanlar bile vardı. Ziya Gökalp gibi mutedil sadeleştirmeciler yanında hızlı tasfiyeci Fuat Kösearif, şiir kitabına "Türkçe Şiirler" ismini koymuş Mehmet Yurdakul ve Türkçe asıllı olmayan kelimelerin dilden atılmasına karşı olan Halit Ziya Uşaklıgil bu dernekte bir aradadırlar. Halit Ziya'nın bir makalesinden bir bölüm:
Yok, maksud, zaten bizde Türkçe olarak müradifleri mevcud olan kelimeleri atmaksa, meselâ lisanda güneş var diye ufk-ı edebîmizden 'şems ü hurşid'i silmek, yıldız var diye 'nücum u ahter'i söndürmek, göz var diye 'çeşm ü dîde'yi, 'ayn u basar'ı kapamak, yol var diye 'râh u tarik'i seddetmek, su var diye 'âb u mâ'yı kurutmak kabilinden ameliyatı tahribe karar vermekse, buna bir israf-ı bîhude nazarı ile bakmak tabiîdir. Bu mütalâaya serdedilen yegâne itiraz: lisanı sadeleştirmek, onu seviye-i irfân-ı halka indirmek içün bu fedakârlığa lüzum var sözünden ibarettir. Fakat, lisan seviye-i irfân-ı halka inmez, seviye-i irfân-ı halk lisana yükseltilmeye çalışılır. (s. 36)
Üyelerin çoğu Halit Ziya gibi düşünüyor idiler ki dernek, yayınladığı gazetede görüşlerini şöylece ortaya koymuştur:
Osmanlı lisanının Arabî ve Farsî lisanlarından ettiği istifade gayr-ı münker bulunduğundan ve Osmanlı Türkçesini bu muhterem lisanlardan tecrid etmek hiçbir Osmanlının hayalinden dahi geçmiyeceğinden, Türk Derneği, Arabî ve Farsî kelimelerini bütün Osmanlılar tarafından kemal-i sühuletle anlaşılacak veçhile şâyi' olmuşlarından intihab edecek ve binaenaleyh mezkûr Derneğin yazacağı eserlerde kullanacağı lisan en sade Osmanlı Türkçesi olacaktır. (s. 36)
Derneğin görüşü büyük ölçüde doğrudur: Osmanlı lisânı (yani Türkçe) Arapça ve Farsçadan birçok kelime almış ve bunların birçoğu sokaktaki halk tarafından bile anlaşılır hâle gelmiştir. Dernek halkın anlar hâle geldiği Arapça-Farsça kelimelerin kullanılmaya devâm edilmesi taraftarıdır. Tabiî ve mâkul olan görüş bugün bile budur. (A.T.Ç.)
Bu kadar farklı görüşlerin bir arada devâm edemeyeceği bellidir ve dernek 1913'te kapanmıştır. (s. 36)
Mehmet Âkif'in görüşlerini de görmek faydalı olacaktır. 1910'da İkdam Gazetesi'nde yazdığı bir yazıdan: