Nüfus planlaması ve bazı sosyal yansımaları (5)
AHMET TALİB ÇELEN
Rasim Özdenören'in yazısına devam:
()
Cinsel devrim, evlilik dışı ilişkiler, çocuk düşürme, fuhuş birbiri içinde, karmaşık bir süreç izlemektedir. Bu sürecin bir göstergesi olarak cinsel yaşam giderek serbestleşmekte, çocuk sayılacak yaştaki gençler erken yaşlarda cinsel deneyimlere girişebilmektedirler. Almanya'da Eltern dergisinin yaptığı araştırma ve anket, genç kızların, yaşıtları erkeklerden daha önce seks yapmaya başladıklarını ortaya koymuştur. Anket sonuçlarına göre ortalama olarak Alman kızların en geç 17 yaşında cinsel ilişki kurdukları, erkeklerin ise bu ilişkiye 18 yaşında başladıkları belirlenmiştir. Bu arada her üç Alman kızından birinin 14-15 yaşlarında cinsel ilişkiye girdikleri ve bu serüvene endişe duymaksızın atıldıkları belirlenmiştir.9
Türkiye'de de cinsel yaşamın giderek serbestleştiği belirlenmektedir. Cinsel hastalıklarda görülen artış cinsel yaşamdaki serbestliğin göstergesi olarak sayılmakta ve olay kentleşmenin artması, seyahat etme, tatil yapma alışkanlığının yayılması sonucu, insanlarımızın kalabalık bir ortamda tanınmadan, toplumun baskı ve kontrolünden sıyrılabilmesi gibi sebeplere bağlanarak açıklanmaktadır.10
Nüfus planlamasının iktisadî bir olay olduğuna inanabilmek son derece güçtür. Olay iktisadî olmayınca, başka bir şeyin aracı olarak önümüze sürülüp bazı zihin cambazlıklarıyla başka bir şey mi elde edilmek isteniyor, sorusu akla geliyor.
Batı kapitalizminde, kadını çalışmak zorunda bırakan sistem, o kadını aynı zamanda çocuk istemeye de zorlamıştır. Çünkü çalışan kadının sahip olacağı çocuğa bakabilmek için vakti yoktur, çocuğuna ayırabileceği vakitler son kerte kısıtlıdır. Doğum kontrolü ile ilgili her türlü yöntem, sanırım böyle bir açmazda bırakılan kadının derdine çare olsun diye icat edildi. Bir kez bu yöntemler icat edilip geliştirilince her çeşit yasa dışı ilişkinin istenmeyen "meyvesini" önlemek üzere kullanıldı. Daha sonra da emperyalist güçler, bu usulleri, sömürmek istedikleri ülkelerde yaygınlaştırdılar.
Akla hemen gelebilir ve ne alâkası var, denebilir. Aslında emperyalistler, geri kalmış dedikleri ülkelere doğum kontrolünü getirirlerken, sanki o ülkenin çıkarını gözetiyormuş gibi pozlara bürünmektedirler. Gerçekte ise bu yoldan o ülke fertlerinin satınalma gücünü yükseltmek, yani kendi ürünlerine müşteri bulmak istemektedirler. Çünkü satınalma gücüyle desteklenmemiş bir talebe iktisatta talep denmez. Konu burada, her ne kadar iktisadî bir veçhe kazanıyormuş gibi görünüyorsa da, nüfus planlamasının gene de bir ülkenin iç iktisadî zorunlulukları sonucu ortaya çıktığını, söylemek güçtür. Üstelik açık veya gizli emperyalist ülkelerin nüfus planlaması uygulaması yapmalarını istedikleri ülkelerde bu işler için yatırım yaptıkları (hastane vb. için her türlü kolaylıkların sağlanması) gerçeği hatırlanırsa, olayın bu yöndeki görüntüsü daha bir açıklık kazanır. Açıkçası, hadiseye, uluslararası ilişkiler çerçevesinde bakıldığında oldukça şaşırtıcı tablolarla karşılaşmamız, olayın sanıldığı gibi düzayak bir şey olmadığını ortaya koymaktadır.