Karanlığa yürüme sancısı

Ah be Abi!

"Öl!" diyecektin, ama "Karanlığa yürü" demeyecektin.

Kalbi ve yüzü "apaydınlık" güzel insanlar, ismiyle tezat kapkaranlık adamların peşisıra mı yürüyecekti

Varlık sebepleri dünyâyı nûra boğmak olanlar karanlığa yürüyerek kendisini inkâr mı edecekti

Hz. Âdem'den bu yana çizgisinde hiç kırılma yaşamamış insanlar bu kırıklığı nasıl taşısın şimdi O ki, karanlık da çizgisinde hiç kırıklık yapmadı ve bugünkü temsilcileri de inatla karanlık yollarında yürümeye devâm ediyorlar. Bu o kadar açık, o kadar ortada ki

Karanlığa rızâ karanlığa düşmek değil midir

Karanlık yolun kara yüzlüleri alacakaranlığa bile râzı olmazken güneşin gözünü kamaştıracak aydınlık yolun nur yüzlüleri bir küçücük karanlık lekesine bile niye rızâ göstersin

Ah be Abi!

"Bir ömür yerinden kımıldama!" diyecektin, "Karanlığa yürü" demeyecektin.

Ben şimdi kendi yürüyüşünü kaybetmekten korkan bir bahtı siyâhım. Bahtımı beyaza çevirecek bir söze, bir tavra çöldeki susuzlar gibi teşneyim.

Her duruşun, her hareketin muknî bir gerekçesi olabilir de "Allah nûrunu tamamlayacaktır, kâfirler istemese de." (Saff, 8) vaadi ışıl ışıl önümüzdeyken "Karanlığa yürüme"nin bir gerekçesi olabilir mi

Ve "Siz eğer (gerçekten) mü'min iseniz (düşmanlarınıza gaalib ve onlardan) çok üstünsünüzdür." (Âli İmran, 139); "Andolsun, Tevrât'tan sonra Zebur'da da yazmışızdır ki arza (ancak) sâlih kullarım mîrascı olur." (Enbiyâ, 105) beyanları yolumuzu aydınlatırken; günde beş vakit "Yalnız sana ibâdet (kulluk) ederiz, yalnız senden yardım isteriz." (Fâtiha, 5) kavl-i ilâhîsiyle ahid tazelerken "karanlığa" bir anlık bile olsa göz kırpmanın mâzereti olabilir mi

"Müşriklerin Allah katında ve Resûlü yanında nasıl bir antlaşması olabilir ()" (Tevbe, 7) "Evet, nasıl olabilir ki; (müşrikler) size karşı bir zafer kazansalar, ne hakkınızı gözetirler ne de yemine uyarlar. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise direnir durur. Zaten çoğu insanlıktan çıkmış fâsıklardır!" (Tevbe, 8) âyetleri ilâhî bir ihtar olarak ter ü tâze karşımızda dururken karanlıkla el sıkışmak nasıl mümkün olabilir

Biz bu dünyâya "duruş"umuzu belirlemeye geldik. Îman, temelde, Hak yanında bir saf tutma, saf belirlemeden başka nedir Namazdan, oruçtan ve sâir ibâdetlerden evvel bir saf belirleme. Tek namaz kılmadan şehid olan sahâbe bunun en güzel misâli değil mi Allah'ın huzûrunda, "Karanlık" arkasında (yanında bile değil) saf tutmanın hesabını nasıl vereceğiz Bu vâdîde duruşunu kaybedenin kaybedeceği ne kalmıştır

Ah be Abi!

"Her şeyini, ama her şeyini yele ver!" diyecektin, "Karanlığa yürü" demeyecektin.

Kısa ömrümüzde neler neler gördük Kardeşin kardeşi vurduğu devirleri devirdik geldik. Tsunami dalgaları arasında yol-iz aradık âdetâ. Her fikri yokladık, birçoğuna bulaştık. Hepsinde bir gün kandırılmış olma korkusunu yaşadık. Sonunda bu "aydınlık yol"u bulduk. Yolda yürüdükçe mes'ut olduk, yürüdükçe güzelliğine inandık; itmi'nana erdik. İşte en sağlam "duruş" dedik. Çizgisinde en küçük bir eğilme olmayan dik ve doğru "duruş". Bütün karanlıkları Allah'ın nûruyla aydınlatacak yürüyüş Ama bu "Karanlığa yürümek" vurdu beni. Uykularım kaçıyor, gece gündüz bu sancıyı kafamdan-kalbimden atamıyorum. Bu yükü taşımakta zorlanıyorum, belki zayıflığımdan ama evet, zorlanıyorum.

Ah be Abi!

"Dipsiz uçurumlara yürü!" diyecektin, "Karanlığa yürü" demeyecektin.

Aydınlık yolun aydınlık saçan kâfilesinin en büyük vazîfesi aydınlığı örten karanlıkları dağıtmak değil miydi Evet, öyleydi ve hepsi öyle yaptılar. Karanlık yolun karanlık saçan gürûhunun vazîfesi de en küçük aydınlık kırıntısını yok etmek değil miydi Evet, öyleydiler ve hep öyle yaptılar. Saflar bu kadar net iken, değişen kim ve ne oldu da sular bulandı Nice aydınlık yüzler o karanlık gürûhun kara kılıçları altında, yağlı urganları ucunda can vermedi mi Hangarlarda topladıkları güzel insanları tek tek çağırıp kılıçtan geçirmediler mi "Yoluna canımız kurban büyüklerimiz" de onların kılıç artığı değil miydi Binlerce câmiyi ahıra çeviren, Allah'ın kelâmını men eden, okutanları her türlü zulümle yok eden bu karanlık yolun yolcuları değil miydi Gasp ettikleri iktidar gücüyle her kıpırdanışları Allah'ın dininden bir tuğla düşürmedi mi Târihimiz, dilimiz, yazımız, halîfemiz, kılık-kıyâfetimiz, şer'î mahkemelerimiz, Mecelle'miz, medreselerimiz, tekkelerimiz kimin eliyle çöpe atıldı Keşke değiştiklerine dâir küçücük bir emâre olsaydı. Büyüteçle değil, mikroskopla baksak göremeyiz. Hâl böyleyken "Karanlığa yürüme"yi makul gösterecek hangi îzâh olabilir

Ah be Abi!

"Kalbini çıkar at, çiğne!" diyecektin, "Karanlığa yür." demeyecektin.

Hazret-i Ali anlatır: Rasûlullah -sallallahü aleyhi ve sellem- askerî bir birliği, başlarına Medineli bir müslümanı komutan tayin ederek göreve yolladı ve komutanlarını dinleyip itaat etmelerini kendilerine iyice tenbih etti. (Tenbih eden Allah'ın Resulü'ydü). Görev müddeti içinde birlik mensupları bir mes'elede komutanlarını kızdırdılar. O da odun toplatıp bir ateş yaktırdı. Sonra da "Rasûlullah (s.a.) beni dinlemenizi ve bana itaat etmenizi size emretmedi mi" diye sordu. Onlar "Evet, emretti"