Eğitim hayâtında millîleşme beklentisi

Eğitim hayâtında millîleşme beklentisi

AHMET TALİB ÇELEN

Savunma sanâyimizi 80 millîleştirebildik ama eğitim sistemimizi millîleştirmede bir türlü bu başarıyı yakalayamadık. Savunma ve silah sanâyimizde nasıl çıldırtıcı engeller olduğunu okuduk, öğrendik. Bu engelleri zor da olsa çatır çatır aştık. Ama demek ki eğitim sisteminin millîleşmesinin önüne en kuvvetli duvarları örmüşler ki onları aşmaya muvaffak olamadık.

Millî eğitim bakanımız Yusuf Tekin'in ciddî ve samîmî bir gayret içinde olduğunu görüyoruz. Onun küçük adımlarla nasıl büyük bir mücâdele verdiği solcu-kemalist çevrelerin saldırılarından ve feryatlarından anlaşılabilir. Yusuf Hoca da bu hayâsız saldırılar karşısında geri adım atmıyor ve yoluna kararlılıkla devâm ediyor.

Yusuf Hoca, eğitim zihniyetimizi millîleştirme yolunda, "Türkiye Yüzyılı Maârif Modeli" adını verdiği yenilenmiş bir müfredâtı hayâta geçirmeye başladı. Kimi sermâye sâhiplerinin "Bir sene olsun ertele!" ricâlarını reddetti. Mezkûr müfredâtı kemalizm gölgesinden tam sıyrılamaması sebebiyle tenkit etsek de millîliğe ve test mantığından tefekkür genişliğine doğru bir miktar açılmasından dolayı da desteklemek gerektiğini düşünüyoruz.

Eğitimin millîleşmesinde müfredâtın ehemmiyetini inkâr etmemekle birlikte asıl meselenin öğretmen kadrosunun millîleşmesi olduğunu defâlarca yazdık. Bu, bence millî eğitimin en mühim meselesidir. Eğitim hayâtımızın bir türlü millîleşememesinin en büyük sebebi öğretmen kadrosunun millîleştirilememesidir. Eğitim sisteminin yirmi üç yıllık Ak Parti iktidârı müddetince bile solcu, kemalist, ateist, materyalist, âhiretsiz, millî-mânevî âidiyet duygusunu kaybetmiş nesiller yetiştirmeye devâm etmesinin sebebi budur. Öğretmenin zihniyetinin talebeye bir şekilde sirâyet etmemesinin imkânı yoktur. Öğretmenler yıllarca millî-mânevî-ahlâkî değerlere bağlılığına bakılmadan sırf KPSS puanı ile istihdâm edildi. Üniversitelerin nasıl bir formasyon verdikleri de mâlum. Fetö ile mücâdele başlayınca ve bilhassa 15 Temmuz darbe girişiminden sonra mülâkata ağırlık verildi. Fakat burada da Fetöcü geçirtmemeye odaklanıldığı için öğretmen kadroları solcu-kemalist-materyalist zihniyet ile doldu. İşte bu yüzden yeni nesiller solcu-CHP'li olarak yetişmeye devâm etti. Biz bu gidişâta dikkat çeken birçok yazı yazdık. Yeni öğretmenlerin "İstiklâl Marşı Kriterleri"ne uygun olarak seçilmesi gerektiğini çok söyledik. İstiklâl Marşı'nda millî-mânevi değerlere bağlı öğretmenin bütün husûsiyetlerini bulabiliriz. Mülâkâtlar sırf bu amaçla yapılabilseydi bir miktar ilerleme kaydedilebilirdi. Ama hassâsiyet Fetö üzerine yoğunlaşınca solcular elini kolunu sallaya sallaya süzgeçten geçtiler. Üstelik mülâkat sistemi sebebiyle hükümet topa da tutuldu. Aslında en iyi yolun öğretmen yetiştiren okullara mülâkatla talebe almak olduğunu da söyledik. Mezun oluncaya kadar da öğretmen adaylarının daha iyi tanınacağını ve öğretmen olmaması gerekenlerin ayıklanmasının bu şekilde daha mümkün olacağını da ifâde ettik.

Bakanlığın buna yakın arayışlar içinde olduğunu görmek güzel. Mülâkât kaldırıldı. Mâlum olduğu üzere artık öğretmen adayları için Millî Eğitim Akademisi kuruldu. Öğretmen adayları bu akademilere imtihanla girecekler, 550 saatlik eğitimi başarı ile tamamlayanlar öğretmen olarak atanacak. Öğretmen adayları için KPSS de kalktı. Adaylar ÖSYM'nin yapacağı Akademi Giriş Sınavı'na (AGS) girecek ve kazananlar Millî Eğitim Akademisi'nde eğitim görecekler.

Elbette kâğıt üzerindeki hâline bakarak iyi-kötü hükmü verilemez. İçi iyi doldurulursa çok güzel netîceler beklenebilecek bir teşebbüs bu. Bir defa hedef net olarak belirlenmelidir. Bence temel hedef