Eğitim Akademileri imtihânı yapılırken düşünceler
AHMET TALİB ÇELEN
Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmen seçimi ve atamalarında yeni bir sisteme geçti. Artık KPSS ve mülâkât kalkıyor, Eğitim Akademisi mârifetiyle öğretmenler seçilecek ve atanacak. Eğitim Akademileri, ÖSYM Başkanlığınca yapılacak imtihanlar netîcesi öğretmen adaylarını belirleyecek. Akademilerde eğitim süresi yaklaşık 1 yıl (550 saat) olarak planlanmıştır. Eğitim sonunda başarılı olan adaylar, sözleşmeli öğretmen olarak atanır. Sözleşmeli öğretmenler 3 yıl boyunca görev yapar; bu sürede herhangi bir olumsuzluk olmazsa kadroya geçme hakkı kazanırlar.
Millî Eğitim Akademisi, öğretmen adaylarının meslekî yeterliliklerini artırmak ve Türkiye'deki eğitim kalitesini yükseltmek amacıyla kurulmuş bir eğitim kurumudur. 1 yıl sürecek eğitim programı, pedagojik formasyonun yanı sıra güncel eğitim yaklaşımları, teknoloji entegrasyonu ve öğrenci merkezli eğitim gibi konuları da ihtivâ eder.
İlk Akademiye Giriş Sınavı (AGS) 13 Temmuz 2025 tarihinde yapıldı. Hayırlara vesîle olur inşâallah. Milli Eğitim Akademisine girecek öğretmen adaylarına yönelik sınava bu yıl 411 bin 805 aday başvurdu. Kadın adayların çokluğu dikkat çekiciydi. 314 bin 150'si kadın, 97 bin 655'i ise erkek.
Bizim derdimizin eğitim hayâtımızda tam olarak millîleşememek olduğu mâlumdur. Eğitim sisteminin tepeden tırnağa millîleşmesi elzemdir ama bilhassa öğretmen kadrosunun millîleşmesi bekâ meselemizdir. Bakanımız Yusuf Tekin Hoca'nın, "Türkiye Yüzyılı Müfredâtı" çalışması bazı iyi niyetli gayretlerin eseridir ama uzun bir yolculuğun ancak ilk adımları sayılabilir. Bu yeni müfredâtta bile eski zihniyetin "silinemeyen" izlerini görmek mümkündür. Kaldı ki çok iyi bir müfredât yapılabilse dahi bunun talebeye aktarılması öğretmenler üzerinden gerçekleşeceği için öğretmen kadrosunun millîleşmesi eğitim meselemizin en mühim ayağıdır. Çünkü hangi müfredâtı yaparsanız yapınız, o, öğretmenin zihniyetinin rengine boyanarak talebeye ulaşacaktır. Eğitim sisteminin yüz yıla yakındır materyalist, kemalist, solcu, seküler, vatanî-millî-dînî âidiyet duygusu sıfırlanmış (son zamanlarda ateist, deist, hedonist, LGBT eğilimli) ürünler vermesinin en mühim sebebi öğretmen kadrosunun millîleştirilememesidir. Eğitim hayâtımızdaki bütün iyi niyetli çabaları boşa çıkaran görünmez el gayr-i millî zihniyetli öğretmen kadrosudur. Daha önceki yazılarımda şöyle bir cümle kurmuştum: Kur'ân-ı Kerîm'i müfredât yapsanız bu öğretmen kadrosunun elinden yine ateist, deist, materyalist, seküler, kemalist ve bilhassa İslâm düşmanı nesiller yetişir. İyi müfredât öğretmenden talebeye akarken bir şeyler olur ve yapıbozuma uğrayarak öğretmen nasıl istiyorsa zihinlere ve kalplere öylece ulaşır. Aynı sebeple millî değerleri ile mücehhez bir öğretmen kadrosu kötü müfredâttan iyi netîceler çıkarabilir. Bu yüzden öncelik müfredâta değil öğretmen kadrosunun millîleşmesine verilmelidir. Müfredâtın millîleşmesi mühim ise öğretmen kadrosunun millîleşmesi ehemdir. Hattâ hayat memat meselesidir.
Öğretmen seçiminde yersiz tartışmalara sebebiyet vermemek için teklifimiz adaylara İstiklâl Marşı Kriterleri uygulamaktır. İstiklâl Marşı'na îtirâz edecek kimse olamaz. Edenlere de aslâ takılmamalıdır. Şu ülkede birlik içinde üzerine basabileceğimiz bir değer bırakmadılar zâten. İstiklâl Marşı bunlardan biridir. Îtirâz edeni kendi üzerine kilitleyip yola devâm etmelidir.
İstiklâl Marşı Kriterleri, öğretmen kadrosunun millîleşmesi için yeterli değerleri barındırmaktadır. "Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklâl" mısrâı bile ne büyük ve mühim kıymetler taşıyor. Bu mısrâ, bir kriter olduğunda ateist, materyalist, seküler, ahlâksız bir tipin çocuklarımıza öğretmen olması mümkün değildir. "Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar/Benim îman dolu göğsüm gibi serhaddim var/Ulusun, korkma, nasıl böyle bir îmânı boğar/Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar." Şu mısrâların öğretmen seçiminde kriter olduğunu düşünün… İnançsız, âidiyet duygusu kalmamış, kendine ve Batı'ya nasıl bakacağını bilmeyen bir kişi bizim okullarımıza öğretmen olabilir mi