Bir bebek daha açlıktan öldü!
AHMET TALİB ÇELEN
Bir ülke düşünün… Bombalanarak yerle bir edilmemiş binâ kalmamış, halk her gün oradan oraya savrulmakta, derme çatma çadırlarda hayâta tutunmaya çalışmakta, bu hâllerinde de her gün tepelerinden yağmur gibi bomba yağmakta, her gün 50-100 şehit vermekteler. Hastâneler de yerle bir edilmiş, doktor da kalmamış. Bunlar bile bir tarafa, artık insanlar açlıktan ölmeye başlamış. Ülkenin sınırlarına binlerce TIR yardım için dizilmiş ama bu aç-bî-ilâç insanlara ellerindeki gıdâyı ulaştıramıyorlar. İsrâil izin vermiyor, İsrâil'i bırakın sözde Müslüman ülke Mısır'ın firâvunu izin vermiyor. Bu insanlar el uzatımı kadar yakındaki gıdâlara ulaşamadıkları için açlıktan ölüyor. Bakınız Hamas liderlerinden Halil el-Hayyâ ne diyor: "Ey Mısır halkı, ey Ürdün halkı, orduları, kabileleri, aşiretleri, âlimleri! Gazze'deki kardeşleriniz, sizin sınırlarınızın hemen yakınındayken açlıktan mı ölecekler"
İnsanlıktan nasipsiz siyonistler açlığı da yok edici bir soykırım silâhı olarak kullanıyorlar. Böyle bir savaş görülmedi.
"Bir bebek daha açlıktan öldü!" Bu haberi o kadar çok işitiyor-görüyoruz ki… Bu bebeğin bizim olduğunu farz ederek düşünürsek vehâmeti bir miktar anlayabilir miyiz
Ateş düştüğü yeri yakıyor maalesef. Ve küçücük bir kara parçasına sıkışmış Gazzeli kardeşlerimiz bu acıyı her gün yaşıyorlar. İslâm dünyâsı bir taş parçası kadar sessiz ve duygusuz. Hiçbir hayat belirtisi göstermiyor. Hattâ siyonist İsrâil'le iş birliği yapanlar da cabası. Ülkesinde Filistin'i destekleyen haber, program, miting yasak. Teşebbüs eden hapsi boyluyor. İsrâil'in en büyük işbirlikçisi ABD başkanı geliyor, petrol zengini sözde İslâm ülkelerinden dünyânın parasını toplayarak inine dönüp gidiyor. Âdetâ Gazze'de Müslüman öldürmenin ödülünü alıyor.
Batı dünyâsı halkları, İslâm dünyâsından daha hassas. Din birliğinden değil insaf, vicdan ve adâlet duygusu zâviyesinden harekete geçiyor Batı dünyâsı.
İslâm dünyâsı İslâm kardeşliği üzerinden ayağa kalkamıyor ama Batı halkları vicdan ve adâlet duygusu ile zulme isyân edebiliyor. İsrâil'in Gazze soykırımı karşısında İspanya insanlık cephesinin temsilcisi oldu âdetâ. Hem de sâdece halk olarak değil, yönetici olarak da İsrâil'e karşı vicdan ve merhametin sesi oldular. Sanki konuşan İspanya değil de yüz yıllar öncesindeki Endülüs idi. Allah, İspanya'yı yeniden İslâm'la buluştursun ve bu güzel insanları kardeşimiz yapsın.
Batı dünyâsı İslâm dünyâsından daha iyi bir imtihan verdi zulüm karşısında. Yunan halkı bile toprağına İsrâillileri sokmadı, gelenleri tartakladı.
Türkiye yardım olarak elinden geleni yapıyor. Kızılay Başkanımız Fatma Meriç Yılmaz, Gazze'ye yapılan yardımların % 30'unun Türkiye'den gittiğini açıkladı. İHH'nın büyük gayretleri var. Emeği geçen herkesten Allah râzı olsun. Ama göndermek yetmiyor, içeri sokmak şart. İşler orada tıkanıyor.
İsrâil'in, kendi piyonu olan Dürzilere destek olmak üzere Süveyda'yı bombalaması karşısında bir Arap aşiret patlaması yaşandı. 100-150 bin Arap aşiret mensûbu silahlanarak nasıl organize oldukları anlaşılmadan gece vakti Süveyda'ya akmaya başladı. İsrâil yanlısı Dürzi lider bile Sûriye merkezî yönetiminden kendilerini koruması için müdâhale istedi. Sûriye idâresi de çekilmiş olduğu Süveyda'ya tekrar asker yerleştirdi. Bu Arap aşiretleri patlaması bölgede çok yankı yaptı. İsrâil ve yandaşı Arap liderler şaşırdı. Demek ki İslâm ülkelerinin çoğu satılmış idâreciler tarafından yönetilse de halk seviyesinde canlı bir din ve asabiye duygusu yaşamaktadır. Satılmış idâreciler ürpermiş olsa gerektir. Bölgemiz çok çarpıcı gelişmelere gebe görünmektedir. Ârif Nihat Asya merhûmun "Zelzele" başlıklı şiirindeki şu bölüm sanki bölgenin satılmış liderlerini tehdit ediyor: