Ağabeylik istibdâdı

Ağabeylik istibdâdı

AHMET TALİB ÇELEN

Korkmayın korkmayın! Bâzı gruplardaki "en büyük" postuna oturan "dediğim dedik, çaldığım düdük" veyâ "emir demiri keser"ci; boyun eğersen cennet rehberi, boyun eğmemen cehenneme gitmene sebep(!) abilerin istibdâdından söz etmeyeceğim.

Günlük hayâtımızda "akran zorbalığı"na benzer bir ağabey istibdâdından bahsedilebilir. Geleneğimizdeki "büyüğe saygı" kâidesinden istifâde ile kardeşlerine dünyâyı dar eden ağabeyler devrini gördük biz. Baba otoritesinin yanında bir de ağabey disiplini ile yaşardı çocuklar. Gittikçe azalsa da kırıntıları hâlâ mevcut olabilir.

Cemiyet hayâtına düzen veren kâidelerin neredeyse sıfırlanmasının, büyük küçük farkının ortadan kalkmasının, hattâ çocukların anne-babalarının başında kral olmasının ve bundan dolayı yaşanan keşmekeşin şefkatle sarmalanmış baba otoritesini arattığı günleri yaşadığımızı da inkâr edemeyiz. Keşke babalar da ağabeyler de istibdat yerine şefkatle birlikte yürüyen bir otorite sınırında durabilseydiler.

Yazının başlığını İsmail Hâmi Dânişmend'in bir yazısından aldım. Orada Süleyman Nazif ile kardeşi Faik Âli arasındaki istibdat vaziyetini tatlı tatlı anlatır. Paylaşayım:

Eski terbiye ve görgü kâidelerimizde ağabeyliğin çok mühim bir yeri vardı. Hatta bazı ağabeyler küçük kardeşlerine karşı mutlak bir egemenlik iddia ederlerdi; rahmetli dostum Süleyman Nazif de kardeşi Faik Âli merhuma karşı işte böyle bir zihniyetle ağabeylik hukukunu tatbik eder, onun da kendisi gibi yaşını başını almış bir Osmanlı valisi olmasına hiçbir ehemmiyet vermez ve mümkün olsa huzurunda el pençe divan durmasını bile isterdi. Hatta bu zihniyetin birçok tuhaf tezahürlerine şahit olmuştum. Çarşamba günleri doktor Abdullah Cevdet'in Cağaloğlu'ndaki evinde toplanırdık; birçok aydın ve tanınmış adamlar gelir ve çok hoş sohbetler geçerdi. Bir gün Süleyman Nazif'le Cenap Şahabeddin de oradaydı. O günkü misafirlerden biri Nazif'le Faik Âli'nin kardeş olduklarını bilmiyormuş ve bir aralık bunu Cenap'tan öğrenince hayret etmiş. İşte bu hayretle Nazif'e şöyle bir şey söyledi: