Yunan hangi dilden anlar..

Yunanistan, 1820'den buyana Türkler aleyhine topraklarını nasıl genişlettiyse Batı'dan nasıl destek alıp toprakları işgal ederek büyüdüyse aynısını bugün yine yapıyor!.. Son olay, ABD'nin hibe ettiği zırhlı araçları Yunan çıkarma gemileriyle gayri askeri statüde bulunan Midilli ve Sisam adalarına nakletmesi oldu. Adaların gayri askeri statüsü ihlal edilirken, Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan'a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıkları (EGAYDAAK) işgal edilip askerileştirilirken niye anında engelleyici tedbir alınmıyor Ne bekleniyor.. Emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek'e sordum. Anında cevabı yapıştırdı; "Askeri teçhizatı, silah sistemini getiren gemi kapağı atıp yükü indirmeye başladığında SİHA ile atacağınız bir füze yeter. Uzun yıllardır yeterince uyarı yapıldı. Şimdi karar, uygulama ve cesaret anı. Bazı sözüm ona uzman ve stratejistler halen Ege'deki sorunlara 'sonra bakarız, öncelik Doğu Akdeniz olmalı' diyorlar. Neymiş.. Ege'de zaten 65 yıldır yaşanıyormuş ve bu sorunlar çokmuş, D.Akdeniz öncelikli olmalıymış. Ha, bir de Yunanla olan sorunlar siyasi ve diplomatik yollarla çözülmeliymiş. Bu kafayla gidilirse Ege'de sorun falan kalmayacak, somut adım atılmazsa Yunan tüm Ege'ye el koyacak. Buna da çok yaklaşığını herkes görmeli." Cahit Armağan Dilek, şöyle devam etti; -Onlara soralım; bugüne kadar hangi sorunu siyasi ve diplomatik yolla çözdünüz Yunan hangisinde el sıkıştı 1820'den bugüne kadar Yunanı 3 kez durdurup geri adım attırdık. Birinci; İstiklal Savaşı'nda Anadolu'nun batısını işgal eden Yunan İzmir'de denize döküldü. İkincisi; 1974'de Kıbrıs Barış Harekatı'yla Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakı önlendi. Üçüncüsü; 1996 Kardak Krizi'nde Türk SAS komandolarının adaya çıkıp Yunan bayrağını indirmesiyle Yunan geri adım attı. Yani, ne zaman Yunan'ın ihlal ve işgallerine askeri karşılık verdik Yunan durdu geriledi çekildi ve kaçtı. Yunan'ın askeri ihlal ve işgallerine askeri karşılık vermediğimiz zamanlarda Yunan toprağını büyüttü. Şimdi karasularımıza kadar olan tüm deniz alanlarını adaları adacıkları kendine katmak istiyor. -D.Akdeniz'de Türk Kıta Sahanlığı (TKS) kabak gibi ortada. BM'ye bildirdiğimiz koordinatlara itiraz var mı Hayır. TKS'nin üstü de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sahamız. İtirazcılara egemenliğin 3 boyutlu olduğunu söyleyin. Denizin dibindeki ekonomik kaynaklar başkasının içi ve üstündeki başkasının olamaz. -Ege'yi sonraya bırakanların 2020 krizindeki gibi D.Akdeniz'de MEB ilanı öncelikli deyip sonrasında bölgeden de geri çekilip 28'nci boylamının batısına da geçemeyerek Girit, Rodos gibi adalara maalesef fazladan MEB sahası verilmesi ortamının yaratılmasına neden olduklarını hatırlatalım. Ege'yi çözmeden de D.Akdeniz'deki sahaların netleşmeyeceğini de söyleyelim. -Türkiye deniz sınırlarıyla ilgili sorunu aslında 1970'li yıllarda Ege ve D.Akdeniz'de ilan ettiği TKS ve buna bağlı petrol sondaj sahalarıyla halletmişti. Yunan tarafı Batı desteğiyle krizler yaratıp konuyu moratoryum ilanına götürmüştü. O zamandan beri Yunan tarafı Kıta Sahanlığı (KS) konuşulmasını istemez. -Ege ve D.Akdeniz'de 'öncelik MEB' demek Yunan çıkarlarına hizmet eder. Başta söylediklerimize dönersek; Yunan'ın gayri askeri statüdeki adaların bozulmasına yönelik haberdeki gibi asker silah sevkiyatı yapıp konuşlandırması ancak askeri bir tedbirle bertaraf edilebilir. -Bu durum ABD'nin Suriye'de PKK YPG terör örgütüne TIR'larla silah göndermesinden farklı değildir. Bütün uyarılara rağmen ABD'nin TIR'larla yardımı devam ediyor. Aynen Yunan'ın gayri askeri statüdeki adalarda yaptığı gibi. Biz eğer 1 değil ,2 değil, 3'ncü- 4'ncü TIR'ı vursak devamı gelir miydi Suriye kuzeyinde PKKYPG bu kadar palazlanabilir miydi -Yunan ihlal ve işgallerine defalarca uyarılmış olmasına rağmen devam ederse birinci de, ikinci de olmadı, üçüncü de de olmadı...