Uzaktaki Kardeşime...

Uzakta ağır azap çeken kardeşim Solmuş laleler gibi kuruyan kardeşim Etrafını sarmış düşman ortasında Göl gibi gözyaşı döken kardeşim... (Alısta avır azap şekken bavırım Kuargan beyşeşektey kepken bavırım Kamağan kalın javıdın ortasında Köl kılıp közdin jasın tökken bavırım...) Kazakistan yanıyor!.. Bizim de buralarda ciğerlerimiz kavruluyor... Türkiye'nin kurtuluş savaşında kurtuluş mücadelesi verdiğinin haberini alarak "Uzaktaki Kardeşime" şiirini Türklere hediye eden ve Kazakistan'dan Anadolu'nun acısını yüreğinde hisseden Kazak şair ve fikir adamı Magcan Cumabay Sovyetlerin zulmüne uğrayarak (19 Mart 1938'de kurşuna dizilerek) şehit edilmişti. Yukarıdaki mısralar ona ait. Ortak acımız yine çok büyük... Kazakistan'da olup bitenler için kim yaptı, arkasında kim var, hedefi ne sorularına cevap verirken 'Rusya var' diyenler de var 'Batı var' diyenler de... Değerli dostum, coğrafyayı çok iyi bilen, Ankara Politikalar Merkezi'nin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Kanbolat'ın Sputnik Türkiye'de yayımlanan çarpıcı analizini mutlaka okumanızı öneririm. Oradan kısa alıntılar: "Kazakistan, Sovyetler Birliği içerisindeki cumhuriyetlerden çok farklı değil. 30. bağımsızlık yılını yaşayan Kazakistan da Aralık 1991'deki dağılma sonrasında diğer Sovyetler cumhuriyetleri gibi orta sınıf hızlı bir şekilde erimeye başladı. Çalışan emekçi insanların elinden hakların alınması; yani okulların bedava olması, ulaşımın ucuz olması veya evdeki doğalgaz, elektrik ve su gibi bedava hakların, sağlığın, tatil hakkının, yani sosyalizmin kazanımlarının alınması karşısında yerine bir şey konulmadı Kazakistan petrol ve doğalgaz ülkesi. Bu zenginleşme daha çok bir oligark sınıfın elinde toplandı. Bu oligark sınıf 30 yıldır bu ülkeleri yönetiyor. Onun için bir karşı duruş, patlama elbette olacaktı ve oldu. Bu sadece Kazakistan için değil hepsi için geçerli. Halk sonuçta bir yerde dur diyor. Bu halk hareketinin arkasında Amerika, Rusya, Çin, uzaylılar ya da teröristler var demek bunu küçümsemek demek. Bu bir halk hareketidir. Bu iyi yapılmıştır demiyorum ama sonuçta bıçak kemiğe dayanınca bir isyan hareketi olarak karşımıza çıkıyor. On binlerce kişiyi hiçbir güç bu kadar yönetemez. 30 yılın ardından biriken bir gaz vardı. Bağımsızlıkla düzeleceği zannediliyordu, ekonomik ve yönetim durumda daha da kötü bir duruma gelindi." Kazakistan'ın 'kurucu lideri' Nazarbayev'in görevden çekilmesini bildiğini ancak ipleri tamamen bırakmadığını söyleyen Kanbolat, bunun kendisini de hak etmediği şekilde yıprattığı görüşünü dile getiriyor. Kazakistan'da elitlerin dönüşümü yaşanmaya başlandığını kaydeden Kanbolat, sürecin zayıflamaması ve bu dönüşümün daha da güçlenmesi beklentisini ifade ediyor. Türkiye'nin iç işlerine karışmama ilkesiyle çözüme vurgu yapmasının doğru tutum olduğunu söyleyen Kanbolat, Türk Konseyi'nin de olayların yatışmasının ardından barışçı katkı yapabileceğini belirtiyor: "...Ancak olaylar yumuşadıktan sonra Türkiye ve Türk Konseyi ilişkileri yumuşatma, barıştırma yoluna gidebilir. Ama şu anda sıcak bir ortamda suçlamamak lazım, ellerinden gelen herhangi bir şey olmaz. Ama bu olay sıcakken, Türk aydınını da sorgulamak lazım. Türk aydını her zaman mevcut devlet yapılarını kabul etmiş ve Türk dünyasını devlet odaklı görmüş, bunun da sorgulanması gerekiyor. Halk, insan odaklı bir Türk dünyası bakışına da ihtiyaç olduğunu bu olaylar gösteriyor. Oradaki oligark yapıların, yolsuzlukları eleştirmeden görmezlikten gelerek her lideri övücü kitaplar yazarak, konferanslar düzenleyerek Türk dünyasına hizmet edilmiş olunmuyor. Buradaki yapıları gerektiği zaman eleştirmemiz, demokrasileri güçlendirecek adımlar atmamız daha doğru olacaktır. Sadece devlet yapılarını güçlendirmek kimseye bir yararı olmayan çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor." Stratejist, emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek ise "Kazakistan gibi bölgesinin en güçlü ülkesi olarak bilinen bir ülkenin 2 günde neredeyse tüm şehirlerinde ortalığın birbirine girmesi kamu düzenin bozulmasını sadece dış güçle açıklayamazsınız. Kuşkusuz dışarıdan verilen destek var. On binlerce kişi bir anda sokaklara çıkabildi. Sadece dışarıda eğitilen teröristlerle geçiştirilemeyecek bir durum" diyor. Dilek'in değerlendirmelerinin satır başları şöyle: - Demek