Süleyman Soylu, okur da ders alabilir mi..

Saray ve efradı her köşeye sıkıştığında çıkış yolunu "CE-HA-PE" ve ATATÜRK'ün kahraman silah arkadaşı İsmet İnönü'ye saldırmakta arar!.. Sığınmacıların yırtılan pasaportlarını yenileyemeyen (!) İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da öyle yaptı. Soylu, 1960 darbesini yapanın 'İsmet İnönü'nün CHP'si' olduğunu iddia etti. Soylu, "Cumhuriyet Halk Partisi'nin rengini, kanını, suyunu, sinirini, duygusunu veren de İsmet İnönü'nün CHP'sidir. Bugün kurulduğu tarihle bugün arasında hiçbir benzerlik söz konusu değildir" dedi. İsmet İnönü'nün duygusu ve ruhu... Öyle mi... "Baba İnönü'nün Erdal'a Mektupları" 1988 yılında Bilgi Yayınları tarafından yayımlandı. Daha sonra, İsmet İnönü'nün ölümünün 42. yılında anısına Bilgi Yayınevi'nden "Baba İnönü'den Ömer İnönü'ye mektuplar" adlı kitap çıktı. Şimdi o kitaplardan bazı sayfaları çevirelim; (Erdal İnönü 1947'de Ankara Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nü bitirdikten sonra lisansüstü eğitimi için Amerika'ya gitti. Ağabeyi Ömer de bir senedir oradaydı.) 6 Aralık 1946 Cuma... Amerika'da okuyan Erdal İnönü, orada herkesin arabasının olduğunu yazınca Cumhurbaşkanı İnönü üzülüyor ve şu satırları yazıyor: "Otomobil meselen hiç hatırımdan çıkmıyor. Fakat 1700-2000 dolar döviz asla bulamayız. Arkadaşların gibi bir eski otomobil bulmandan başka çaren yoktur. 'Olmaz' dediğim zaman ne kadar üzüldüğümü tasavvur edersin. Kolayca reddetmediğimi bilerek müsterih olursun, sabrın artar. Kullanılır bir şey bulacaksın diye de ümitliyim." Aynı dönemde Erdal'la birlikte Amerika'da eğitim gören abisi Ömer'den gelen 12 Ekim 1947 tarihli mektup: "Keçi (aldıkları arabaya verdikleri isim) iyidir. 45 bin km yol gitmiş, epeyce yol. Lastiklerini değiştirmek, motorunda ufak tefek tamirat icap etti. 150 lira aldılar, mektep taksiti, Erdal'a olan borcumu da verdikten sonra şimdi elimde bir şey kalmadı." İnönü'nün 20 Ekim 1947'deki cevabı: "Para için yazdıklarını anlıyorum evladım. İdareni bileceğini, bizim Amerika'da hesapsız dolar sarf edemeyeceğimizi takdir edeceğine tereddüdüm yok. Sizin orada, mütevazı olmakla beraber şerefiniz ile yaşamanızı temin edeceğiz. Bana hesap verirken fazla kendini üzme..." Hiiç yoruma girmeyeceğim (Siz en iyisini yaparsınız)... Bugünkü saray düzeni ile o zamanları karşılaştırmadan gemicikleri vs. hatırlatmadan en sonda birkaç satırla yetineceğim. Devam edelim: -16 Mayıs 1950Salı "Sevgili Babacığım, Dün sabah erkenden Ömer'in çoğunluğu kaybettiğimizi bildiren telgrafını aldım. Akşam gazetelerinde biraz havadis vardı. Malatya'dan seçildiğinizi, fakat genel sonucun 150'ye karşı 300 civarında olduğunu yazıyordu. Geçmiş olsun. Ne kadar ihtiyatlı beklenmiş olursa olsun gene bir şok tesiri yapmıştır herhalde. Umarım şimdiye kadar hepsi geçmiş, neşeniz yerine gelmiştir. Teferruattan haberim yok tabii. Bir haberde seçimlerin gayet muntazam geçtiğini, büyük bir çokluğun seçimlere katıldığını okudum, çok sevindim. Asıl başarı bu. Netice itibarıyle memleketimizde demokrasi olduğunu dünyaya ispat edecek kesin olay, düzgün, hadisesiz bir iktidar partisi değişmesi geçirmekti. Bunu yapabilmek, bu seçimlerin hakikatte en büyük zaferimizi ilan ettiği anlaşılacak. Gerisinin ne ehemmiyeti var, canınız sağ olsun. Bir defa da muhalefet liderliğini tecrübe etmek mukaddermiş demek. Bunun da başka bir tadı olacak herhalde. Memlekete hayırlı olsun. İnşallah Demokrat Parti iktidarı bir duraklama devresi olmaz, yürümekte olduğumuz ilerleme yolunda sendelemeyiz. Yeni Kamutay ne zaman toplanıyor acaba; o zamana kadar sıkıntılarınız bitmeyecektir. Bir an evvel toplansa da dinlenecek hale gelseniz. Rahat rahat dinlendiğinizi, keyfinizin yerinde olduğunu duymaktan büyük sevinç duyacağım. Sevgilerle, özleyişle ellerinizden öperim canım babacığım!" -22 Mayıs 1950 Pazartesi "Sevgili Erdalım, Şimdi mektubunu aldık. İlk duyguların. Ne kadar iyi yürekli, filozofik ve ahlaklı yazıyorsun. Teşekkür ederim. Seninle bir daha iftihar ettim. Evimize taşındık.