Kılıçdaroğlu, bunları da yüklemek ister mi..

Algı değil olgu!.. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu söylüyor, paçaları sıkışan saray iktidarı şak diye yapıyor. Ancak dikkatimi çok çeken bir şey var; Kemal Kılıçdaroğlu'nun söyleyip de Tayyip Erdoğan'ın derhal yerine getirdiği işlerin neredeyse tamamı ahalinin cebini yakından ilgilendiren hususlar... Kılıçdaroğlu, EYT'yi de yükledi!.. Saray iktidarı, çözüm formülleri ile ilgili haberleri anından yandaş medya üzerinden servis yaptı. Bakalım yükleme ne zaman tamamlanacak. Ve onun ardından da Kemal Kılıçdaroğlu hangi hamleyi yapacak.. Ekonomik çöküntü tamam da... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu madem bu fırsatı yakaladı, neden Türkiye'nin diğer hayati temel sorunlarını, değerlerini öne çıkararak sarayı daha da köşeye sıkıştırmıyor.. Değerli abim, Profesör Emekli Kıdemli Tabip Albay Mustafa Kahramanyol'un benimle paylaştığı bir anısı üzerine aklıma sormak geldi. Kemal Kılıçdaroğlu, aynı İstanbul Sözleşmesi'nin iptali üzerine gösterdiği "İktidara geldiğimizde 24 saat içinde yürürlüğe koyacağız" çıkışını neden kapatılan askeri hastaneler için yapmıyor.. İsterseniz, size önce, Mustafa Kahramanyol'dan dinlediğim anısını aktarayım: -1983 Şubat ayında gecenin geç vaktinde evimin telefonu çaldı. Karşıda Haydarpaşa Asker Hastanesi'nin KBB uzmanı bir arkadaşım vardı. 'Abi, komada, kulağından cerahat akan, ateşli, menenjitli ve sol yarım vücudu felçli bir "sevk eri" var. Ne yapalım' -Helikoptere koy gönder, dedim, Gülhane'ye yolladım. Saat 01.00 sularında hasta geldi. Hasta daha yolda iken lâzım gelen uzmanlar Gülhane'ye çağrılmıştı. Muayene, tetkik vs. işlerden sonra sağ kulak kemiğinde yaygın apse ve beyninin sağ tarafında kuyruklu iki apse tespit edildi. Saat 03.00 sularında hastamızı ameliyata aldık. Ben kulak ameliyatı yaparken, Altay Bedük hoca da beyin ameliyatını yaptı. Müdahale ertesi günün saat 14.00 sularında bitti. Hasta yoğun bakıma alındı, her gün kulak ve beyin ameliyatlarının pansumanları yapıldı, sonda ile beslendi, damardan sıvı ve yüksek dozda antibiyotik verildi, sırt ve kol-bacak adaleleri ovalandı.... H.B., üç ay sonra yürüyerek taburcu oldu. Bir şirkette satış müdürü oldu. Evlendi, çocuk sahibi oldu... O tarihte böylesi bir seri, ciddî ve şuurlu tedavi dünyada ancak ve sadece Gülhane'de yapılabilirdi... H.B. paşa değildi, subay veya astsubay değildi. Paralı askerlik değil, gerçek askerlik yapmaya gelmiş milletimizin mütevazi ve sadık bir "Sevk eri" idi ve ailesi, askere gidince tedavi olur diye beklemiş ve ateşlenen oğullarını güvenerek asker hekimlere teslim etmişti!.... Biz alnımızın akıyla hekimlik ve hocalık ettik. Milletimize, hocalarımıza, ocağımıza, mesleğimize ve insanlığa lâyık olmağa çalıştık. Hastalarımızın da en az yüzde 80 kısmı "er" idi. Biz onlara oğlumuz imişçesine baktık. Gülhane asla kapatılmamalı, askerî hekimlik dağıtılmamalı idi. Hafızam beni yanıltmıyorsa, hain FETÖ darbe girişiminden sonra GATA dahil Türkiye'nin dört bir yanında kurulu 33 asker hastanesi bir OHAL KHK'si ile Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi'ne devredildi. Devirden önce toplam yatak kapasiteleri 6 bin 500'den fazlaydı. Hastanelerin ikisi kapandı, diğerleri bağımsız hastane özelliğini yitirdi, bulundukları illerdeki devlet hastanelerine bağlı "ek binalar"