Bir askerin sessiz ölümü!..

"KHK'lılar" ülkemizin kanayan bir yarası. Maalesef işin içinden çıkılmaz hale getirildi. Yaşanan mağduriyetlerle ilgili mektup almadığım gün yok gibi. Dertlerine çözüm arıyorlar, seslerini duyurmak istiyorlar... Öyle bir zamandayız ki, kurunun yanında yaş da yanıyor... Kuyumcu titizliği ile gelen mektupları okuyup, imkan dahilinde muhatabına ulaşıp iyice emin olduktan sonra, yazılarımızda yer veriyorum. Dün, elektronik postama gelen bir mektubu okuduktan sonra aklımdan hiç çıkmayan kumpas davaları günlerine geri döndüm. KHK'lı Yarbay Enes Erikçi'nin ölümünü anlatıyor. Tamam, merhum Erikçi kumpas davalarının mağdurlarından biri değil. Ancak haksızlık her zaman her yerde haksızlıktır. Bir zamanlar FETÖ'ye takla atanlar, iktidar ve menfaat ortaklığı yaparken bizim dik karşı duruşumuz belgelerle arşivlerde duruyor. Kendisi de KHK'lı olan Doç. Dr. Mustafa Şahin arkadaşı Enes Erikçi'nin ölümü ile ilgili gönderdiği mektuptan çok etkilendim. Şahin, "Bilim insanlarının önemli devlet görevlilerinin ölümünün ardından Nekroloji yazıları (ölmüş birisinin anısına yazılan yazı) yazılır. Kuralları-kaideleri vardır. Akademik konulardaki iştigalim sebebiyle çok miktarda nekroloji okudum. Fakat Türk Milletinin mümtaz bir evladı, vatanperver bir subayın ardından ne yazılır, elim ayağıma dolaştı. Öfkem dinsin diye 3-4 günden beri bekliyorum. Nihayet kalemi elime alabildim" diye mektubuna başlamış. Şöyle devam ediyor: -Piyade Yarbay Enes, hem Fransızca hem de Arapça öğretmeni olan bir babanın evladı idi. İstanbul-Küçükyalı'da bir İstanbul beyefendisi olarak yetiştirildi. Küçüklükten beri hayalini kurduğu Askerlik mesleğine gönlünü kaptırdı. Bu yolda 1999 yılında Kara Harp Okulu'ndan mezun oldu. Başarılı bir subaydı. Kurmay subay olmak için çalıştı ama Harp Akademilerini kazanamadı. Ama olsundu, bilgi küpüydü. Kurmaylığın bir alt versiyonu olan KOMKARSU'yu kazandı. 2012-2013 yıllarında okuyarak mezun oldu. Başarılı kıt'a görevlerinden sonra başarılarından dolayı; mezun olduğu Kara Harp Akademisine KOMKARSU Öğretim Elemanı olarak tayin edildi. 15 Temmuz 2016'daki menfur olaylara Afganistan'da dış görevde iken yakalandı. Görevden döndü, derhal Kilis'e Hudut Alay Komutanlığı'nda Harekat-Eğitim ve İstihbarat Subayı (S-2, S-3) olarak tayin edildi. -TSK'nın her şerefli mensubunun yaptığı biçimde- hiçbir şey olmamış gibi her zamanki beyefendi tevekkülü ile "Neden" diye sormadan evini ve ailesini alarak Kilis'e yerleşti. -Gayet parlak bir kariyer değil mi Ama öyle değil işte... Enes'i önce gözaltına aldılar, sonra tutukladılar. Yafta hazırdı zaten: FETÖ... Sen nelere kadirmişsin be FETÖ Beğenmediğin, muhalif bulduğun herkese yapıştır etiketi. Kimse gıkını çıkaramaz. "FETÖ mü benden uzak dursun, aman aman bulaşmayalım". Bu memlekette herkese sahip çıkılıyor (çıkılsın tabi ki); LGBT'lilere, sokak hayvanlarına... -listeyi uzatmak mümkün-. Fakat KHK'lılara dönüp bakan yok. Enes'e de FETÖ'cü etiketi yapıştırmak kolay olmadı. Görenlerin, konuşanların tümünün haza beyefendi diyeceği bir karaktere sahipti. Bu kalıba çok uygundu ne de olsa Enes hasta oldu. Teşhis bilindik: Kanser. Tüm KHK'lıların için için kendilerini yiyerek düçar olduğu cinsten. Enes'in kemoterapi alması gerekiyordu. Adli Tıp tedavisinin dışarıda yapılmasına uygun raporu vermedi. Enes'in maddi-manevi değişimi mahpusta onu ziyaret edenlerin gözlerinden kaçmadı. Maddi olarak erirken manevi olarak huzuru yakalamıştı. Cezaevinde yatmasını yeterli buldular, çıktı hastanede ölüme yattı. Önceleri evde yatıyordu, sonra hastaneye kaldırdılar. Konuşmasını kaybetti. Törenlerde TSK adına konuşma yapan Yarbay Enes konuşamaz hale gelmişti. Yazı ile iletişim kurabiliyordu. Son günlerde ziyaretine gidenlere "Ölümü beklemek de zormuş, ölmek ne