Fener Rum Patrikhanesi neden ekümenik olamaz!

İstanbul Fener'de yüzlerce yıldır varolan Fener Rum Patrikhanesi (FRP), ülkemizin kültürel-tarihsel varsıllığının önemli bir öğesi. Ancak ekümeniklik için yıllardır süren tartışmanın da merkezinde. Bu tartışma bir yandan FRP'nin Ortodoks dünyasındaki rolü, öte yandan Türkiye'nin egemenlik hakları ve Lozan Antlaşması ile belirlenen hukuksal çerçeveye dayalı. FRP, kökeni Bizans'a uzanan ve İstanbul'un fethinden sonra Fatih'in tanıdığı ayrıcalıklarla İmparatorluktaki Rum Ortodoks cemaatin dinsel ve yönetsel merkezi olan köklü bir kurum. Osmanlı millet sisteminde Rum cemaatinin önderi patrik salt dinsel değil, yönetsel ve hukuksal yetkilere de sahipti. Ancak Cumhuriyetin kuruluşu ve Lozan Antlaşması ile bu konum kökten değişti. FRP, Osmanlı dönemindeki tüm siyasal-yönetsel ayrıcalığını yitirdi ve ülkemiz yasalarına bağlı, yalnızca Türkiye'de yaşayan Rum Ortodoks azınlığın din işlerini yürütmekle yetkili Türk kurumuna dönüştü. (Atatürk'ün çabasıyla!)

Hukuksal statü, Türkiye yasalarına bağlıdır. Patrik ve Kutsal Meclis (Sen Sinod) üyelerinin Türk yurttaşı olması zorunludur. Yetki alanı, yineleyelim; dinsel yetki, Türkiye sınırları içindeki Rum Ortodoks cemaati ile sınırlıdır.

'EKÜMENİK' OLMAK NE DEMEKTİR VE FRP NEDEN BUNU İSTİYOR

"Ekümenik" sözcüğü, "evrensel" ya da "tüm dünyayı kapsayan" anlamına gelir. FRP, dünya genelinde 300 milyon Ortodoks Hıristiyan üzerinde, eşitler arasında birinci konumuyla onursal önderlik savındadır.

Bu tarihsel ve teolojik bir sav. FRP'nin ekümeniklik isteminin ardındaki temel etmen, geçmişte İstanbul Patrikhanesi'nin Ortodoks kiliseleri arasındaki onursal önceliğini resmi ve uluslararası konuma taşımaktır.

Bu statünün tanınması, patrikhaneye dünya çapındaki tüm Ortodoks kiliseleri üzerinde simgesel bir yetki ve uluslararası tüzel kişilik kazandıracaktır.

LOZAN ANTLAŞMASI VE HEYBELİADA RUHBAN OKULU (HRO)

Lozan Antlaşması, FRP'nin geleceğiyle ilgili en temel hukuksal metindir. Antlaşma, Türkiye'deki gayrimüslim azınlıkların haklarını güvence altına alırken patrikhaneye herhangi bir uluslararası ya da "ekümenik" statü tanımamıştır. Aksine, patrikhanenin ayrıcalıklarını kaldırarak ulusal bir kuruma indirgemiştir. Dolayısıyla, Türkiye'nin resmi görüşüne göre patrikhane, Lozan çerçevesinde yalnızca bir azınlık kurumudur. HRO ise bu tartışmada sıkça gündeme gelen bir başka boyuttur. Okul, 1971'de Anayasa Mahkemesi'nin Türkiye'deki tüm özel yükseköğretim kurumlarının devlet üniversitelerine bağlanması ya da kapanması kararıyla kapatılmıştır. Bu karar, doğrudan Ruhban Okulu'nu hedef alan bir işlem olmayıp o dönemdeki tüm özel yüksekokulları kapsayan genel bir düzenlemenin sonucudur.

RUHBAN OKULUNUN AILMASI VE EKÜMENİKLİK AYRI OLGULAR MIDIR

Kesinlikle evet. İki konu hukuksal ve siyasal olarak tümden ayrıdır. HRO'nun açılması, Türkiye'nin iç hukuk sorunudur. Yükseköğretim mevzuatında düzenlemeyle çözülebilecek teknik-yasal bir konudur. Ekümeniklik tanınması ise Türkiye'nin egemenlik haklarını, Lozan dengelerini ve uluslararası ilişkilerini doğrudan ilgilendiren temel bir dış politika ve devlet egemenliği konusudur. İki konunun paket olarak sunulması, ekümeniklik gibi kabulü olanaksız bir istemin, ruhban okulu gibi çözülebilir bir sorunun ardına gizlenmesi kurnazlığıdır.

EGEMENLİĞE AYKIRILIK VE OLASI SAKINCALAR

Türkiye'nin ekümeniklik savını reddetmesinin temel nedeni, egemenlik ilkesinin çiğnemi kaygısıdır. Bir Türk kurumu olan FRP'nin ekümenik/evrensel yetkiye sahip olduğunun tanınması sakıncalıdır.