Kısır Döngü - 2

İlk yazımızın üzerinden epey zaman geçti. Geri dönüp okumanızı tavsiye ederiz.

https://www.yeniasya.com.tr/ahmet-said-aydil/kisir-dongu_609424

Kısaca hatırlatmak gerekirse, o yazıda bir zihniyet eleştirisi yapmıştık. Eleştirimizin çıkış noktası da, o günlerde Özgür Özel'in bir röportajında dile getirdiği ifadelerdi.

Sonrasında bu konuyu YeniAsya TV de derinleştirip bir söyleşi videosunda da ele aldık; bu kez bir akademik çalışmayı referans alarak, İslâm coğrafyasında içselleşmiş farkında olunmayan önyargılara dikkat çekmiştik.

https://www.youtube.com/watchv=pD786Ggp7tk&t=926s

Rahmetli Cemil Meriç'in Nobel Edebiyat Ödülü'nü "dağıtan" zihniyeti eleştirdiği meşhur bir videosu vardır. Meriç, insanlık ailesinin bir ferdi olarak uluslararası bağlar kurmamız gerektiğini, ancak bu ailenin "Habil'ler ve Kabil'ler"den oluştuğunu hatırlatır. "Nobel" gibi kurumların varlığına itiraz etmez, fakat Nobel ödüllerinin verilme biçimindeki taraflılığa ve ardındaki siyasî arka plana dikkat çeker.

Geçtiğimiz haftalarda Nobel Barış Ödülü, Venezuela'lı Machado isminde muhalif bir kadına verildi. Bunun üzerine Ekrem İmamoğlu'nun iletişim ekibi, "ortak demokrasi mücadelesi" temalı uzun bir tebrik metni paylaştı. Ancak kısa sürede ortaya çıktı ki bu hanımefendi, İsrail'in soykırım politikalarını destekleyen, ülkesine ABD müdahalesini savunan ve neoliberal reçeteleri demokrasiyle eşitleyen bir profil. Tepkiler gecikmedi. Üstelik bunların birçoğu muhalif çevrelerden geldi. Buna rağmen paylaşım kaldırılmadı.

Burada mesele bir iletişim hatası değil; çok daha derin bir zihinsel darlık söz konusu.

ünkü bizde "evrensellik" hâlâ Batı'nın tekelinde sanılıyor. Oysa evrensellik, belli bir merkezin değerlerini dünyaya dayatması değil, insanlığın ortak vicdanına hitap eden bir anlam arayışıdır. Evrensel olan; kimsenin tekelinde olmayan, hakikate ve adalete dair samimî bir iddiadır. Bu iddia olmadan bir medeniyet kurulamaz, bir toplumun düşüncesi evrensel bir karşılık bulamaz.

Böyle olunca da bizden çıkan fikir, evrensel bir yankı bulamıyor; çünkü öz güvenini kaybetmiş bir düşünce, ancak başkasının evrenselliğini ödünç alabiliyor.

İşte bu zihinsel buhran, Türkiye'de Kemalizmin en kalıcı izlerinden biridir. Batı-merkezci bakışını "ilericilik" maskesiyle saklayan, yerli düşünceyi marjinalleştiren, taklidi tefekkürün önüne koyan bu köhne ideoloji, bugün hâlâ birçok çevrede bilinçdışı bir rehber olarak varlığını sürdürüyor.