Geçmişte "ABD Sonrası Dünya" ve "20. Yüzyılı Unutmak" gibi yazılarımızda, Trump döneminin bazı söylem ve eylemleri çerçevesinde, Amerikan dış politikasının olası yönelimlerine dair bazı değerlendirmelerde bulunmuştuk.
O dönemde Trump ve bazı bürokratlarının İran ve Suriye üzerine nisbeten "barışçıl" açıklamaları, İsrail'in Gazze saldırılarını durdurmaya dönük temennileri ve Rusya-Ukrayna savaşını bitirme vaatleri "Cumhuriyetçiler arasında neocon (ABD'nin emperyalist müdahaleciliğini savunan muhafazakâr kanat; genelde İsrail destekçisidir ve savaş yanlısı politika izler) gelenekten farklı biri geldi, bu adam fena değil" gibi iyimser tepkilere yol açmıştı.
Ancak biz bu "yeni" üsluba yazılarımızda bir şerh düşmüştük: "Samimiyetini zaman gösterecek" demiştik. Şimdi bu şerhi gelişmeler ışığında gözden geçirme vakti.
Kısa ve öz maddelerle ilerleyelim:
● Trump yönetiminin bu "iyimser" tonu bir süre devam etti. İsrail'e karşı kamuoyu önünde çıkışlar yapıldı, Gazze hakkında İsrail'in davet edilmediği diplomatik görüşmeler yapıldı. İran'la uzlaşma sinyalleri verildi, Suriye'nin bütünlüğüne dair olumlu cümleler kuruldu. Retorik düzeyde tablo hâlâ umut verici görünüyordu.
● Ancak sahadaki gelişmeler bu söylemlerle çelişmeye başladı. İsrail, Suriye'yi periyodik şekilde bombalamaya koyuldu. ABD yönetimi rahatsızlığını belirtse de bu saldırılar uzun süre devam etti. Sonrasında İsrail, İran'ın başşehrine ve askerî hedeflerine hava saldırıları düzenledi. İran misilleme yaptı, ABD ise İran'ı tehdit etti ve en nihayetinde İran'ın uranyum tesislerini vurdu. Söz konusu "Savaşmayalım" söylemi, kâğıt üstünde kaldı.
● Eş zamanlı olarak Suriye'nin güneyinde, İsrail destekli Dürzî militanlar yerel Arap bedevi nüfusu katletti. Suriye ordusu ilk aşamada müdahale edebiliyor gibi görünse de İsrail'in Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Genelkurmay binasını bombalaması, askerlerin çekilmesine yol açtı. Binlerce Arap bedevî otobüslerle bölgeden çıkarıldı. Suveyda'daki bazı Dürzi aktörler, bağımsızlık ilân ederek Esed rejiminin Tartus güvenlik şefi Şekib Nasr'ı iç güvenlik komutanı olarak atadı. İsrail, bölgeye silah sevkiyatını sürdürmekte.
● Gazze soykırımı ise tüm vahametiyle sürüyor. Trump'ın baştaki söylemlerinden eser kalmadı. ABD nazarında Netanyahu'nun önünde diplomatik sınır bulunmuyor. Eski MOSSAD ve ordu yetkilileri dahi bu politikanın ülke için uzun vadeli zararlar doğurabileceğini söylerken; Trumpçı Cumhuriyet-çiler, diplomatik ve maddî tüm desteklerini arttırmış durumdalar.