Yıl: 1975 veya 1976
Yer: AnkaraKızılay otobüs durakları.
Saat: Akşam mesai çıkışı.
Amaç: Yeni Asya Gazetesinde tefrika edilip Yeni Asya Yayınları arasında yayımlanan ve Necmeddin Şahiner tarafından kaleme alınan "Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî" adlı eseri tanıtmak.
Tanıtım şekli: Yaya kaldırımında sergi açarak göstermek.
Görevli sayısı: İki gönüllü üniversite öğrencisi.
1970'li yıllarda dinî yayınlar oldukça azdı. Yayınevleri ise birkaç tane idi. Sayısı herhalde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardı. Yayımlanan kitap sayısı aylık ortalama bir veya iki idi. Bu kitaplar da Hacı Bayram Camii önündeki kitapçılarda okuyucularla buluşuyordu. Dinî yayınların Kızılay'a girmesi biraz zordu. Bugünkü gibi kitap fuarları açılıyor muydu Açılıyorsa da ben hatırlamıyorum.
Lise ve Üniversite yıllarımızda böyle dinî kitapları aramak ve bulmak zorunda idik. Çünkü kitap iyi bir arkadaştı.
Yeni Asya Gazetesi yayın hayatına başladıktan sonra Yeni Asya Yayınevi de faaliyete geçmişti. Yeni Asya Gazetesi'nde yayınlanan veya tefrika edilen yazılar kitap haline getirilerek okuyucuya sunuluyordu. Yeni çıkan kitaplar bayram havası estiriyordu desek doğru olur.
Bir akşam AnkaraKızılay'da o günlerde yeni çıkan ve hani "bir solukta" okuduğumuz "Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî" adlı kitabı sergilemek için bir arkadaşla anlaştık. Yeni Asya Gazetesi Ankara Bürosu'nda hazırlıklarımızı yaptık. Yeni Asya yayınlarından götürebileceğimiz kadarını yüklendik. Heyecanla ve şevkle kaldırımları adımlamaya başladık. O akşam değişik duygu yoğunluğu yaşıyorduk. Bu bizim ilk görücüye çıkışımızdı galiba...
Emin adımlarla hedefimize vardık. Yerimizi tespit ettik. Hatırladığım kadarıyla naylon veya muşamba bir örtüyü itinayla açtık. Yolcu duraklarının arkasına kaldırıma serdik. Kitapları birer birer örtünün üzerine yerleştirdik. Ortaya da herkesin rahatça görebileceği şekilde "Bediüzzaman Said Nursî" adlı kitabı koyduk. Nöbet bekleyen askerler gibi serginin iki yanına durduk. Ziyaretçilerimizi beklemeye başladık.
Meraklı insanlar birer birer gelmeye başladılar...
Kitapları alıp bakıp tekrar yerine koyuyorlardı. Uzun süre böyle devam etti.
Biz "Said Nursî" ismine nasıl tepkiler geleceğini düşünüyorduk. İnsanlar diğer bütün kitaplara baktılar. Ama "Said Nursî" kitabına dokunamadılar bile. Merakla baktım. İnsanlar tam ona elini uzatıyor ve birden elini çekiyordu. Sanki orada kuvvetli bir cereyan (!) vardı.
İnsanları korkutan şey ne idi
Nihayet bir cesur (!) adam geldi. Eğildi, kitabı aldı ve doğruldu. Sonra elini cebine attı. Biz de sandık ki, cüzdanını çıkarıp para verecek. Meğer aldanmışız. Cebinden kocaman bir gözlük çıkardı. Kitabı açtı. Titremeye başladı. Hani cin çarpmış insan gibi derler ya... Aynen öyle oldu. Merak ettim, bu insanı heyecanlandıran ya da korkutan şey ne idi. Yaklaşıp baktım. Bir de ne göreyim, Üstadın 1952 yılında İstanbul'da Gençlik Rehberi mahkemesinde çekilen fotoğrafı olmasın mı
Adam avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı: "Siz nasıl bu adamın kitabını satarsınız. Bu adam daha düne kadar Kayseri hapishanesinde yatıyordu. Bu yasak kitap... Satamazsınız!" Bir sürü abuk-subuk sözler sıraladı. Duraktaki insanlar ne oluyor gibilerden arkalarını dönüp adama baktılar. Sergimiz bir anda kalabalıklaştı.