Sistem çökmüş müdür

Sistem sözcüğü, "Belirli amaçlara göre kurulmuş, birbiri ile ilişkili öğeler bölümler birimler bütünü" olarak tanımlanır. Siyasal sistem, toplumsal sistemin bir alt sistemidir. Amacı, varlık nedeni olan siyaseti yönetmek ve ülkeyi, kuruluş ve varoluş amaçlarına ulaştırmaktır. Siyasal sistemin neyi nasıl yapacağı yasalarla belirlenmiş, sınırları işleyişi yine yasalarla ortaya konulmuştur.

Kısacası yasallık veya yasaya uygunluk önemli bir nedendir. Bu sebepledir ki denetlenebilirlik sistemin hem sigortası ve hem de doğru işlemesi için zorunlu bir ihtiyaçtır. Denetlenmediğinde sistemler, ister istemez keyfiliğe kaçar ve laçkalaşır. Buna teknik dille entropi diyoruz.

Parlamenter sistemin yerine getirilen Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen yapı, eski sistemin içine yerleştirilerek bir çeşit eskinin yozlaştırılmasıyla kurulmuştur. Ve bu sistem, iktidara gelip ülkeyi yönetecek siyasi parti ile, devleti temsil eden ve halkın tümünü kuşatması gereken cumhurbaşkanlığını bir araya getirip tek kişide otoritede toplamıştır. Böylece, iktidarı yönetecek parti ile, Devletin tüm yurttaşlarını kapsaması beklenen Cumhurbaşkanı güçler birliği oluşturmuştur. Bu durum, beraberinde rol karmaşasını getirmiştir. Çünkü yetkiler ve sistemin işleyişi bakımından gerekli olan roller birbirinden çok farklıdır.

Cumhurbaşkanlığının kapsayıcılığı ile Parti genel başkanının kapsayıcılığı aynı değildir. Parti, kendi yanlılarını temsil edip kapsarken, Cumhurbaşkanı, bütün partilileri ve partisizleri temsil edip kapsamaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi yetkileri de birbirinden epey farklıdır. Aynı zamanda her birinin temsil gücü, doğası gereği hem farklı ve hem de aynı amaca yönelik değildir. İşte bu uyumsuzluk, devletin tüzel kişisini ifade eden Cumhurbaşkanı ile, belirli bir toplum kesiminin siyasal görüşünü temsil eden parti genel başkanını iç içe geçmiştir. Rol karmaşası dediğimiz budur.

Dünyada geliştirilen hiçbir siyasal sistem (diktatörlükler hariç) bu yolu benimsememiştir. Çünkü böyle bir rol bütünleşmesi, ister istemez otoriterleşmeyi içinde barındırır. Ve iktidar el değiştirmeyip sürekli aynı partide kalmağa devam ettiğinde içinde yaşadığımız siyasal durum ortaya çıkar. Buna bir de uzun süreli iktidarların yarattığı sermaye ve buna dayalı oligarşiyi de eklediniz mi, aradığınız demokrasiyi bulmanız zorlaşır.

Nitekim şimdi tam da bunu yaşamaktayız. Hatta olaya ünlü siyaset felsefecisi Pareto ve Moska'nın "Seçkinlerin dolanımı" kuramından bakarsak, uzun süreli iktidarların bünyesinde ister istemez oluşan seçkinlerin, zamanla kendi parti iktidar oligarşisini yaratarak parti içi kavgalara neden olacağını da söyleyebiliriz.

Türkiye'de demokrasinin lehine olmayacak şekilde inşa edilen Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, teorik olarak da bizi mutlu edecek sonuçları içinde barındırmıyor. Bu durumu, salt Erdoğan ve AK Parti üzerinden değil, genel olarak ele alıyoruz. Her kim iktidara gelirse gelsin -bu CHP'de olsa- uzun süreli iktidar olduğunda kendi oligarşisini yaratacak ve kendi seçkinleriyle, iktidara geldiğinden bir müddet sonra farklı bir yapıya kavuşacaktır. Çünkü, Parti genel başkanı ve yetkili kişisi ile, devlet tüzel kişisi ve yetkilisi tek bir insan kişisinde toplanarak, en üstün güç olan devlet iktidarının ta kendisi haline gelecektir.

Kısaca kişi ve parti devlet haline gelmiştir. Uzun iktidar süreci, en kaliteli ve en denetimli sistemleri bile belirli oranda bozar. Kurumsal devlet ve toplum bilincine varmış, siyaseti, ülke ve toplum çıkarına şerefli bir görev ve iş olarak bilen siyasal partiler, gelişmiş ülkelerde, sistemi, amaçlarına uygun ve tam denetimli olarak kurallı çalıştırır. Bu ön kabul nedeniyledir ki bizdeki gibi olmaz. Benim ülkemde her ideolojik ve siyasi yapı, iktidarı ele geçirip kendi siyasal sistemini kurmak istiyor. Kurulu siyasal sistemi daha da geliştirip, ülkeye hizmette kimsenin başaramadığını kendilerinin başaracağına inanarak iktidara gelmek istemiyor. Cemaatler, tarikatlar, bölücüler, ayrılıkçılar tıpkı Almanya'daki, İsveç'teki gibi kurulu siyasal sistemi ve tüm anayasal düzeni her şeyi ile benimseyip, iktidara gelip en iyisini yapacağız demiyor. Şeriatı getireceğim, Kemalizm'i kaldıracağım, çocuk evlikleri getireceğim, eğitimi kendi kafama göre yeniden kuracağım, Osmanlı düzeni kuracağım, sosyalizm gelmeli diyor. Avrupa'dakiler gibi; sosyalistim ama, demokrasi içinde kalarak, şeriatçıyım ama, kendime özgü bu özürlükler düzeni içinde, farklı siyasal düşüncem var ama, anayasal düzende kalmayı sürdüreceğim demiyor.