Savaş ve siyaset psikolojisi

Siyasal davranışların ve tutumların gerisinde yatan nedenleri konu alan bir bilim dalıdır. Oy verme davranışları kadar, siyasal duruş tarzını da belirler.

Bu kısa hatırlatmadan sonra, gündeme ilişkin iki konuya değineceğiz. Birincisi, AKP milletvekilinin yaptığı ıstakoz paylaşımı, ikincisi de savaş psikolojisinin İran ve İsrail'e nasıl yansıdığına dair birkaç söz söylemeğe çalışacağız.

1-Istakoz, bir canlıdır, ama pişirilip sofraya konulduğunda durum değişir.

Nasıl değişir

Yiyebilenler, yiyemeyenler diye insanları anında ikiye ayırır. Kısaca sınıfsal bir farklılaşmayı gösterir. Bu yönüyle ıstakoz, sadece sıradan bir deniz canlısı olmaktan çıkar. Ekonomik, siyasi ve sosyal tabakalaşmada konum belirleyen yiyecek haline gelir.

AKP milletvekilinin içtiği tarhana çorbası olsaydı ve bunun fotoğrafını çekip sosyal medya hesabından paylaşsaydı, emin olun hiç sorun olmayacak, kimse konuşmağa değer bulmayacaktı. Ancak ıstakoz olunca, hanımefendi; herkese, sınıf atladığını, zenginleştiğini, üst sınıfsal tabakada yerleştiğini göstermiş ve herkesin gözüne sokmuş oldu.

Siyasal psikoloji açısından bakıldığında, "Mücahit iken müteahhitleşen", devletin ve milletin olanaklarıyla, sınıf atladığına dair inancımızı pekiştiren, sembol dilini kullanmış oldu.

Böylece siyasi figür haline geldi.

Hâliyle eleştirildi.

Olumsuz imaj yarattığı için de partisi tarafından kınandı.

Çünkü mücahitlerin, müteahhitleştiğinin apaçık bir fotoğrafını sundu. Artık, ortalıkta halkın bir parçası olan AKP yoktu.

Kim vardı

Halktan kopmuş, sınıf atlamış, halkın uzağında, onun derdiyle dertlenmeyen, garip gurabanın AKP'sinden iz kalmadığının fotoğrafını sunan partinin bir milletvekili vardı.

Bu durum, "Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar" sözünü doğrulayan bir gelişmedir. AKP, seçim sonuçlarının da gösterdiği gibi, gittikçe merkeze doğru yönelerek, halkla arasında yeni seçkinler sınıfı oluşturdu. Bu sınıf, elde ettiği yeni konfor düzeninde, üst kalite yaşam koşullarında, yaşam konforuna uygun olarak ıstakoz paylaşıyor.

Sabah yazarı Yavuz Donat: "Bir zamanlar Atatürk'ün... Sonra İsmet İnönü, Adnan Menderes, Süleyman Demirel ve Turgut Özal'ın; gölgesine basmaya bile cesareti olmayan çok kişi... Zamanla, ihanet etmekte birbirleri ile yarıştılar. Aynı olayla Erdoğan da karşılaşıyor. Dün onun gölgesine basmaktan çekinen bazı isimler, bugün ihanet içindeler" diye yazdı. Bu gözlem, AKP'nin kendi eliyle yarattığı seçkinlerin psikolojisinin sonunu çok güzel anlatıyor.

2-İran ve İsrail'in kendi toplumlarını nasıl bir bütüne dönüştürüp sıkılaştırdıklarını, karşılıklı saldırılar bize gösterdi. Savaşların halkta yarattığı psikoloji işte bu.

Farklılıkları, kırgınlık ve düşmanlıkları unutup, millî birlik ve bütünlük yaratabiliyor, iktidardakilerin arkasında sevsen de sevmesen de saf tutabiliyorsun.

Benzer bir durum, ABD'de yaşanan 11 Eylül saldırılarında da görüldü. Amerikan kamuoyu iktidarın ve devletin arkasında durdu. Böylece ABD, Irak'a, Afganistan'a girdi.