Bir bayram muhasebesi

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan'ın şu tespitine yüzde yüz katılmamak mümkün değil.

"Mücahit olarak yola çıktık.

Sonra sırasıyla evvela müteahhit olduk, ardından da her şeye müsait."

Keşke öyle olmasaydı. Çünkü bundan hepimiz mustaribiz ve ülkemiz çok şey kayıp etti.

Ümmetçilik ideolojisinin havuzunda yetiştikten sonra, toplumsal birlik ve bütünleşme politikaları yerine, karalama ve düşmanlaştırma stratejisine sarılmak, hem tarihsel bir çelişki ve hem de Cemil Meriç'in deyişi ile "kendini ret insiyakının" ta kendisidir.

Tıpkı "Mücahit olarak başlayıp, yüklenici" olarak sonuca ulaşmak gibi.

Bu tür fikriideolojik çelişkilerin, tam tersine evrilmelerin tarihini bir gün yazacak olanlar ortaya çıkar elbet. Şimdi biz, yazarın hayal dünyasına dönelim ve kendi içindeki tutarsızlıkları görelim.

"Sistemi dönüştürmek değil, yıkmamız gerekiyordu" diyor. Kimi okuyucularımız diyebilir ki: "onlar zaten parlamenter sistemi yıkıp yerine ucube bir sistem kurdular ya."

Yeni Şafak yazarının özlediği ve yıkmak istediği sistem bizim anladığımız parlamenter sistem değil. Öncelik Atatürk'ün kurduğu sistem. Onu yıkmamız lazımdı demek istiyor.

Sözlerinin devamında kısmen ima ediyor zaten: "Putları değiştirmek değil, yıkmaya soyunmalıydık." Aşağıdaki cümleye bakarsak bütün modernleşme geçmişimizi de yıkmak istiyor diyebiliriz.

Yazar, "Ancak o zaman "Batı'ya göre" ve "Batı'ya karşı" belirlenen konumlanmanın, bizi yerimizden edeceğini, "Batıya göre" tavrıyla Batıyı doğrudan özneleştirmenin de, "Batı'ya karşı" tavrıyla Batı'yı dolaylı olarak özneleştirmenin ve kendimizi nesneleştirmenin de Batılıların belirlediği alanda ve Batılıların belirlediği kurallarla top çevirmekten başka bir işe yaramayacağını, bizi sahil-i selâmete çıkaracak yolculuğun "Batı'ya rağmen" (Batı'yı iyi tanıyarak, Batı'ya "tanımıyorum seni" diye ifade edilebilecek kendimizi özneleştirici, sahici tavır olduğunu görebilirdik."

Yukarıdaki alıntı başlı başına derin bir incelemeyi gerektirir. Ancak burada şunu söyleyebilirim.

1-Batı, ne modernleşmeyi ve ne aydınlanmayı ve dahi ne de sanayileşmeyi, İslam dünyasını hesap ederek, ona karşı yapmadı. Planlı değildi. Hatta kendi içinde kavgalıydı. Evet, oryantalizm denilen bir olgu var ve Batılılar bu konuda çalıştılar Müslümanları, özelde de Türkleri hesaba kattılar.

Bu doğru.

Lakin aydınlanma, bilimsel çalışmalar ve sonrasında sanayinin doğması, Batı'nın kendi içende geliştirdiği bir süreçtir. Özel bir proje doğrultusunda yapılmamıştır. Ancak sanayileştikçe, geliştikçe, büyüdükçe ve zenginleştikçe emperyalizme yönelik iştahları kabarmıştır, buna itirazım yok.

2-İslam dünyası, modernleşmeye karşı kendi yenileşmesini, Oryantalizme karşı, kendi stratejisini ortaya koyamamıştır. İslam dünyasında eskinin sürekli tekrarı, yenilgiyle sonuçlandı.

3-İslam dünyası,12. yy. ortalarından itibaren bilime öncülük edemedi. Halen daha kendini İslam'ın sözcüsü sayan pek çok kişi ya da kurum, bilime karşı olmağa devam ettiği gibi bunu bir başarı gibi görüp savunuyor.