Atatürkçü-milliyetçi-İslamcı; çelişkilerine bak
BTP Lideri Hüseyin Baş, "Ey muhafazakârlar, Kur'an-ı Kerim yakılmasına müsaade eden İsveç'e evet dediniz. Ey milliyetçiler, PKK'ya destek veren İsveç'e evet dediniz. Ey Atatürkçüler, Türkiye Cumhuriyeti'ne aleni düşmanlık yapan İsveç'e evet dediniz" dedi.
İnsanlar sanıyor ki ideolojiler, kitaplarda yazıldığı gibi yönetiliyor ve yine kitaplarda anlatıldığı gibi kendi amaçlarına hizmet ediyor.
Hayır!
İdeolojilerin yeni görevi, kitle psikolojisi üzerinden zihin kontrolü. İnsanların çeşitli inançlara, fikirlere, zihinsel yapısına göre kanaatlere ihtiyacı var. Hiç kimse bir görüş telkin etmese de, insanlar kendiliğinden gene bir fikir elde ederler.
Bunu bilen toplum mühendisleri, siyasi oyun kurucular, ne yapıyor Belirli fikir ve ideolojilere yahut dini anlayışlara inanan kitleleri, yine belirli partiler etrafında kümelendirerek orada yerleşik hâle getirdikten sonra onları kendi amaçlarına göre yönetiyor.
İdeolojilerin sadık taraftarları, bir illüzyonla karşı karşıya olduklarını anlamıyor. Çünkü okumuyor, irdelemiyor, eleştirel düşünemiyorlar.
BTB Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın twitlediği sözler, öz biçim çelişkisini anlatıyor. Yani ideolojilerin özü ile biçimi arasında taban tabana zıtlık var.
Gerçek ve samimi anlamda milliyetçi, Atatürkçü ve İslamcı olan birisi, "Terörün yuvasını", Kur'an yakanları, Türkiye'ye düşmanlık edenleri, destekler işini kolaylaştırır mı
Üstelik tüm kamuoyuna yaptıkları açıklamalar ortadayken taban tabana zıt davranabilir mi
Siyaset bilimci Daniel Bell'in "ideolojilerin sonu" kuramını okuduktan sonra, kendi kendime, "sahiden sonu geldi mi" diye hep düşünmüşümdür.
Aradan zaman geçtikçe Türkiye'deki partilerin siyasal davranışlarına, söyledikleri ve anlattıklarıyla yaptıkları arasındaki çelişkiye dikkat etmeğe başladım. Ne gördün, derseniz derim ki Hüseyin Baş Bey'in söylediklerinin benzeri onlarca olayı epey zamandır görüyorum.
Peki, ideolojimiz, siyasi fikrimiz olmasın mı, vaz mı geçelim
Elbette hayır. Sadece, aptal yerine konmamak için, düşüncemize uygun olmayanları terk edelim. Yahut sandıkta denetim notunu verelim.
Belirli ilkeler edinelim.
Mesela hukuka uygun olmak. Yapılan işlerin, alınan siyasi kararların, verilen demeçlerin tutarlığına, davanın genel amaç ve ilkeleriyle örtüşüp örtüşmediğine bakalım.
Namaz kılıyorsun, iyi dindar olduğunu söylüyorsun ama rüşvet yiyorsun, oldu mu
Allah, "Adaletle hükmedin" dedikçe sen inadına tersini yapıp, mülakatla çocukların haklarını yiye yiye doymuyorsun.
Allah "liyakat" dedikçe siz, falanca şeyhin adamı deyip işe alma yarışına girip, hak edeni eleyip geçiyorsun. Ülkenin madenlerini, ormanlarını, millî tohumlarını, hayvancılığını bitirmek için yapmadığın kalmıyor.
İslamcısın, Müslümansın, öyle mi