Sporcunun ölümü ve 'ölmeden önce ölünüz' hakikati!..

Sporcunun ölümüyle ilgili bugün yazımıza konu olan husus, kalp durması, beyin travması gibi fiziksel etkenler değil, 'şan, şöhret, para, madalya' gibi 'nefsi' etkileyecek ruhi sarsıntılar. Bu sürecin kaynağını, biz insanoğlunun Kur'an-ı Kerim'in emirleri ve peygamberimizin örnek hayatından uzak yaşaması oluşturmakta. Özellikle, profesyonel spor yapanlar kadar, sporun eğlence aracı boyutunu abartıp peşinden sürüklenenler. Gazetemizde 'cuma' günleri detaylandırdığımız bu tür yazılarımızda, dün Beraat Kandili dolayısıyla (tevafuk olsa gerek) Mesnevi bahçesinden bir hikâyeyle, bizler gerekli dersi almakla kalmayıp, toplumsal mesaj olması düşüncesiyle, 'hikâyeyi' paylaşmak istedik. Hayırlara, beraatımıza (kurtuluşumuza) vesile olsun inşallah: ESARETTEN HÜRRİYETE() Bir tâcirin, kafesinde mahsup, güzel bir papağan vardı ki, onu çok seviyordu. Bir gün tacir, Hindistan tarafına ticaret için hazırlığa başladı ve cömertliği sebebiyle de hizmetkârlarının arzularını sorarak onlardan sipariş aldı. Bu arada çok sevdiği papağanına da; "-Sana Hindistan'dan ne getireyim" diye sordu. Papağan: "-Oradaki papağanlara benim halimden bahset ve selamımı arz et!". Mahpus papağan hal lisanı ile Hindistan'daki papağanlara şu feryadı duyurmak istiyordu. "Ey üstad papağanlar! Sizler seher vakti çayırda feyz şebnemlerinde demlenirken, lütfen bu zavallıyı da hatırlayınız" Papağanın isteğini de kabul eden tacir, yola çıktı. Hindistan'a vasıl olunca daldan dala konan birkaç papağan gördü. Onlara seslenerek mahpus papağanın selamını söyledi. Mahpus papağanın hal lisanı ile gönderdiği bu selam, yani fer yad ü figan, Hind papağanlarını çok duygulandırdı. Öyle ki içlerinden biri, duyduğu sözler karşısında titredi, titredi, düştü; nefesi kesildi ve öldü. Tacir bu hale çok şaşırdı, hayret etti. Söylediklerine pişman olarak, kendi kendine söylendi. "Bir canın belki de benim papağanımla bir akrabalığı vardı. Bu işi niye yaptım.." dedi. Tacir, işlerini bitirip memleketine döndüğünde bu başından geçenleri hayret, heyecan ve kederle kafesteki mahpus papağana anlattı. Sahibini dikkatle dinleyen mahpus papağan da, tacirin sözleri biter bitmez, Hindistan'daki papağan gibi titreyerek kafesin zeminine düştü ve kaskatı kesildi. Bu hali gören tacir, son derece müteessir olmuştu. Çünkü kuşu, kendisi için bir neşe kaynağı, sohbet arkadaşı ve