Siyasetin dili bölücü, edebiyatın dili birleştiricidir

Türkiye'de mezhep tutar gibi parti tutmak ve keskin siyaset dili oluşturmak kalpleri kararttı, dostlukları ve akrabalıkları bozdu... Öyle ki modern yozlaşmanın ve lümpenliğin yayılmasıyla siyasetin dili, yâni particilik bölücü hâle geldi. Kültür değerleri parçalanmış çatışmalı toplumlarda siyaset, yâni partiler mezhep gibi tutulmaya başlanır, bölücü bir ideolojiye dönüşür. Bundan kurtulmanın yolu edebiyat dilimizi hayata geçirmek. SİYASETİN DİLİ YALANCI, BENCİL VE MÜNÂFIK Siyasetin dili yalan, hile, münâfıklık, mürailik, bencillik gibi insanı bozan her şeyi yayıyor ve arkadaşımızdan, akrabamızdan, komşumuzdan koparıyor. Siyasetin dili roldür, vaattir, maddî alışverişe benzer, "tut beni tutayım seni" diyen çıkarcı bir dildir. Kalpsiz ve maddeci modern kirlenmenin her yere bulaştığı bir zamanda siyasetin, yâni parti yandaşlığının dili menfaatçi, "ben"ci, "biz"ci bir dile dönüştüğü acı bir gerçek... Âmâ üstad Cemil Meriç'in "İdeolojiler insana giydirilmiş deli gömleğidir" dediği gibi, siyasetin dili bu ülkenin insanlarına giydirilmiş deli gömleği hâline getirildi. Gün, hafta, ay, yıl, her vakit siyaset diliyle konuşan bir toplumun medenî ve nezih olması mümkün değildir. Medenî ve nezihlik edebiyat dilini konuşmaktan, bilmekten ve sevmekten geçer. EDEBİYATIN DİRİLTİCİ DİLİNDE BULUŞMAK Siyaset dilinin gaye hâline getirdiği "yenmek" ve "kazanmak" arzusu tanrısız Batı'nın "arena uygarlığı" ndan geçmedir. Batılılaşmanın tesiriyle siyasetin dili toplumu düşman saflara ayıran, kalpleri ve gönülleri kıran üslûba dönüştü. Onun içindir ki toplumu çiğ particiliğin ve siyaset dilinin dünyasından uzaklaştırıp edebiyatın dilinde buluşturmalı. Bu sosyal tehlike karşısında edebiyat insanın fıtratına uygun, barıştırıcı ve gönülleri birleştirici bir vazife üstlenmeli. İnsana yaslanan edebiyat dili büyük ölçüde birleştirici vasfa sahiptir. Siyasetin kırıcı dilinin keskinleştirdiği farklılıklarımıza edebiyatın birleştirici dilinde müsamaha göstermek mümkün. Birbirimizi siyasetin bencil diliyle değil, edebiyatın büyülü lisanıyla kucaklayabiliriz ancak. Bu ülkede edebiyat hep gerilerde bırakıldı. Dilimizi, irfanımızı, yâni derûnumuzu anlatan hikâye, şiir, roman, fikir ve kitap konuşulmalı günlük hayatta. Edebiyat dili birleştiricidir, çünkü edebiyatta insan, gönül ve duygular vardır. Gönüllere ve kalplere seslenir edebiyat. Birbirine en aykırı, en zıt insan ve toplumları yüreğinden yakalar, birbirine yakınlaştırır, hislerini buluşturur. Hangi dünya görüşüne inanırsa inansın iki insan edebiyatın diliyle konuştuğunda yakınlaşabilir. Birbiriyle uzlaşmaz iki insan bir şiirin, bir edebî düşüncenin etrafında büsbütün olmasa da düşmanlıktan, yabanlıktan, peşin hükümden sıyrılıverir. Şiirle, tefekkürle, menkıbelerle, kıssalarla, deyişlerle buluştuğunda göreceksiniz düşmanlık da, haset de, bencillik de azalacaktır. Edebiyat, adı üstünde edepten gelir, ruh ve gönülleri inşa etmektir vazifesi. Bundandır ki edebiyatı siyasetin önüne geçirmeli. Günlük konuşmalarımız, sohbetlerimiz siyaset değil, edebiyat üstüne olmalı. Bu asil milletin, bu ülke insanlarının edebiyatın diriltici diline ihtiyacı var. Bir milletin çatışmasız, müsamahalı ve sevecen oluşundaki önemli saiklerden biri de o milletin günlük hayatına edebiyat dilinin hâkim olmasıdır. Edebiyatın dili samimi ve gönül alıcıdır. Siyaset dilinin bölücülüğüne karşı edebiyat dilinin vicdanı ve merhameti vardır; dolayısıyla ötekileştirmez, buluşturur.