Aynaya bakınca ne görüyoruz

Aynaya baktığımızda ne görüyoruz Nefsin hatlarından tecessüm etmiş kemik ve etten yüzümüzü mü, yâni benliğimizle şişmiş sûretimizi mi Sadece dış yüzümüzü görüyorsak aynamız kirlidir. İç yüzümüzü ve gönlümüze mânevî şifa veren dostları görüyorsak aynamız cilalıdır. Aynamızı iyi seçmeliyiz. Aynalarda saklıdır sırrımız. Bunu için de aynanın sırrını bilmeli ve sırrı olan aynaya bakmalı. Dolunay gibi dost gönüllerin aynasında yüzümüzü görüyorsak bahtiyarız. KALBİ CİLALI OLAN AYNAYA BAKMAKTAN KORKMAZ Aynaya baktığımızdakalbimizi ve gönlümüzü göremiyorsak, kendimizi hâl üzere gösterecek dost bir ayna bulmamız gerek. Gönlü pak, kalbi cilalı olan kişi aynaya bakmaktan korkmaz. Tasavvufta ayna insan-ı kâmilin kalbine, bir başka cihetiyle sevgilinin yüzüne benzetilir ve bu mânada ayna ilâhî aşkın, güzelliğin sembollerindendir. Allah Teâlâ, derecelerine göre Resûllerin, Velîlerin ve en ulvî mertebede Peygamber Efendimiz s.a.v.'in gönül aynasında tecellî eder. (Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü) Tasavvufî olgunluğa erişmeyenler için ayna nefs ve sûreti gösteren azdırıcı bir eşyadır. Aynaya çok bakmak, kendini beğenmek kibirli beşer alâmetidir. Bu sebeptendir ki aynaya bakışımız kendi sûretine hayran beşerin ayna tutkusuna benzememeli. Kendini beğenmişlerin baktığı gibi bakıyorsak aynaya, "Zinhâr eline âyîne vermen o kâfirin Zira görünce kendini büt-perest olur" diyen Nef'î ile "Neden sık sık bakarsın böyle mir'at-ı mücellâya Meğer sen dahi kendi hüsnüne heyran mısın kâfir" diyen Nedim'in hicivlerine maruz kalırız. (Aynanın Tarihçesi, Derin Tarih, Ekim 2012) AYNADA KİMİ GÖRÜYORUZ Kalp ve gönül yüze tutulan aynadır; ne varsa aynaya yansır. Aynaya bakıp kendimizi seyredelim. Hakikatimiz neyse aynada görünür. Aynalar yalan söylemez; kendimizde olanı yansıtır. Aynada görünen, kişinin kendi dünyasıdır. Gönül gözüyle bakıldığında gören de görünen de aynıdır. Birkaç misâl: Hz. Mevlânâ, Allah cemâlinin tecellilerini ve kendi oluşunu Şems'in aynasında görür. Şeyhinin aynasında günahtan ve nefisten arınmış yüzünü gören üstad Necip Fâzıl'ın hâli de böyleydi. Ulu zatların birbirlerine ayna olması, birbirlerini aynada görmeleri kalplerinin mâna âlemine açık olmasındandır. GÖNÜL AYNAMIZDA KİMLER VAR Yûnus Emre Hazretlerinin gönül aynasında kimi gördüğünü kendisinden dinleyelim: "Yine esridi Yûnus Taptuk yüzün görende Baktığım yüzde gördüm Taptuğumun nûrunu." Gönül aynasında gördüğü bir başka ulu kişi kendisi gibi aynası cilalı olan Hz. Mevlânâ'dır: "Mevlânâ Hüdavendigar bize nazar kılalı Onun görklü nazan gönlümüz aynasıdır." Kâmil kişilerin aynaya bakışı tasavvuftaki olgunlaşma, benliğinden sıyrılma ve her yerde Cenab-ı Allah'ı görür olma mertebesine gelmektir ki bu mesele tevhide ulaşma olarak da anlaşılır. Bu hâl tevhid üzere yaşanan bir hâldir ve aynada bir tek yüzü, yâni Hakk'ı görmektir. Bu hâli Yûnus Emre Hazretlerinin dilinden anlayabiliriz: "Eğer âyîne bin olsa bakan bir Gören bir, görünen bin bin göründü." (Mustafa Tatçı, Yunus Emre Divanı) Aynaya ulu kişiler gibi bakmak ve onların gördüklerini görmek için ne yapmak lâzım Mübarek zatların tavsiyesine uyup, kendimize mürşid ve ârif makamında bir dost bulmalı, hulûs-i kalb ile onu dinlemeye ve temaşa etmeye başlamalıyız. Derecesi düşük de olsa, fakirin ayna sıkıntısı yok şükür. Ali Hocam ve dostlarımın aynasında kendimi görürüm. "Ayna tuttum yüzüme Ali göründü gözüme nazar eyledim özüme Ali göründü gözüme."