Anadolu'nun mâşerî hüznü: Yemen Türküleri

Ümmetin hâmisi ve hâdimülharâmeyn olan Türk milletinin savaş ve seferberlik gurbetlerini, her hâneden en az bir şehit vererek yaşadığı ıstırapları en içli şekilde türkülerimiz anlatır. Sultan Abdülaziz zamanından Birinci Dünya Savaşı'na kadar üç neslin Yemen Seferlerindeki acı yüklü hayatlarını, her yaştan ve rütbeden askerimizin ümmetdaşları için şehit oluşlarını, din ü devlet için nasıl bir çilelere katlandığını, dönülmesinin mümkünü olmayan Yemen çöllerinde ana, baba, eş ve evlât hasretiyle yanıp kavrulduğunu tarih kitaplarından değil, Yemen Türkülerinden öğreniyoruz.Milletimizin mâşerî hüznünün dili olan Yemen Türküleri insanımızın vatan, gurbet, çile ve fedakârlık anlayışını ciltler dolusu kitaplardan daha iyi anlatıyor. Ölüm, ayrılık ve hasret yüklü Yemen Türküleri et-tırnak misâli, milletimizin hüzün dilinin ayırılmaz bir parçasıdır. Bu derûnî bağdan dolayıdır ki, Ahmet Hamdi Tanpınar "Yemen Türküsü ile ona benzer türküler Anadolu'nun iç romanını yaparlar" diyor."Bir alay askerdik bindik gemiye O gemi götürür bizi Yemen'e Şükür o Yemen'de geri dönene Yemen'e de koç yiğidim Yemen'e Kendim ağlar kendim söyler kime ne Aman Padişahım imdat Yemen'e Şu Yemen'in gailesi bize ne" "HAVADA BULUT YOK BU NE DUMANDIR"Her hâneden bir erkeğin, bâzan iki kardeşin Yemen çöllerinde şehit olmasından dolayı Yemen Türküleri milletin derûnunda bir sıtma hastalığı gibi yer etmiş ve birçok beldede Yemen Türküleri yakılmıştır. Yemen'e giden askerlerin hânelerde yaşattığı hüzün ve acılar tarih kitaplarının metinlerinde anlatılmaz. Yemen Harplerinin tarih kitaplarındaki istatistikî ve teknik bilgileri millet çoktan unuttu. Fakat o acı dolu Yemen Harplerinde yaşananlardan mâşerî hüznün dili olarak Yemen Türküleri, Yemen ağıtları ve Yemen hikâyeleri kalmıştır."Bir gemiye doldurdular İstanbul'a bildirdiler Sallar gemi döver dalga Gül benzini soldurdular."Yemen Türkülerinin yüz otuz yıllık hikâyesini bilerek dinleyenlerin yürekleri, her dinleyişte "kibrit gibi yanıp tutuşur." Yemen Türkülerinin hikâyesini bilmeyenler ecdadını da bilmiyor demektir. Savaş gurbetleri ve çileleri üstüne söylenmiş nice türkülerimiz arasında mâşerî hüznümüzü en derinden anlatan birden çok güftesiyle Yemen Türküleri olmuştur. Yemen'e giden askerlerin dönmeyeceği kesindir. Asker yollanır yollanmaz ardından ağıtlar, türküler yakılmaya başlanır. "Havada bulut yoktur" fakat evin her yanını duman kaplamıştır. "Mahlede ölü yoktur" ama dört yandan ağıtlar yükselmeye başlar."Havada bulut yok bu ne dumandır Mahlede ölü yok bu ne figandır Şu Yemen elleri ne yamandır Ah o Yemen'dir gülü çimendir Giden gelmiyor acep nedendir Burası Huş'tur yolu yokuştur Giden gelmiyor acep ne iştir Kışlanın önünde redif sesi var Bakın çantasında acep nesi var Bir çift potini iel bir de fesi var""YEMEN BİZİM NEYİMİZE ŞİVEN DÜŞTÜ EVİMİZE"Her gidilen cephe, şehit verilen bir vatan parçasıydı. Ama bir yer vardı ki, orası acı, hasret ve şehit çeken, gidenin gelmediği, havada bulut yokken hüzün dumanlarının göğü sardığı, mahlede ölüm yokken yüreklere şivenin düştüğü, adına türkülerin yakıldığı Yemen'di. Anadolu'dan üç tertip askeri alıp da geri göndermeyen "zalım Yemen"di. "Ah o Yemen'dir gülü çemendir Giden gelmiyor acep nedendir."Öyle ki, Yemen'e sülüsü (sevk belgesi) çıkan askerin baba ocağına ateş düşmüş gibi olurdu. Hanelerde erkek evlâdın nesli azalıyordu. Yürekleri dağlayan bu mâşerî hüznü ve acıyı ancak Yemen Türküleriyle anlayabilir ve kalbimizde hissedebiliriz."Yemen bizim neyimize Şiven düştü evimize Bak yavrular yetim kaldı Güvenmeyin beyinize."Yemen'e yolladığı ağasıyla aynı ıstırapları paylaşmak isteyen eşin duygularını anlamak için bu milletin harplerde yaşadığı hüzün ve gurbet tarihini bilmek gerek:"Giderse ağam sana köleyim Cemalin bir gülsün ben de geleyim Yemen çöllerinde senle öleyim.""ŞOL YEMEN'DE CAN VERENLER BİRİ MEHMET BİRİ MEMİŞ"Devlet-i Âliyye'nin bekâsı için sefere çıkışının adıdır Yemen Harpleri. Arkalarında bıraktıkları ana, baba, eş ve yetim evlatlarının gözyaşlarına rağmen şol Yemen'de can veren Mehmet'le Memiş hesapsız millet sevdasından dolayı yayan yapıldak sefer eylemişlerdi acı Yemen'e. Mehmet ve Memiş'ler dârülislâmın son hudutlarına kadar dualarla, türkülerle yollanmışlardı."Tarlada biter kamış Uzar gider vermez yemiş Şol Yemen'de can verenler Bir Mehmet, biri Memiş."Milletçe yaşanılan hüzün, gurbet, ölüm ve ayrılığın tarihçesidir Yemen ellerinde başımıza gelenler. Erkek zürriyetine musallat olup aldığını geri vermeyen, mihnet ve ölümün kol gezdiği Yemen bu milletin ağıtlı bir imtihanıydı. Yemen'e böyle bir hâl ile gitmişti ceddimiz. "Nanay yavrum" diyerek, "Zalım Yemen" diyerek. Fakat gitmişlerdi; kalbini ve inancını kavî tutarak. Nihayetinde Yemen Seferleri ıstıraplı bir yeniden dirilişe vesile olmuştur:"Ağamı yolladım Yemen eline Çifte tabancalar takmış beline Ayrılmak olur mu taze geline.""SOYKA YEMEN YİĞİT KOYMADI BİZDE"Yemen'e gidenin gelip gelmeyeceğini Allah'tan başka kimse bilemez. Kocası Yemen'e gönderilen Anadolulu bir kadının yaktığı şu Yemen türküsündeki hasret ıstırabını yüreğinde hissetmeyen insan bu milletin rûhuyla bağ kurabilir mi:"Merhametsiz padişahlar askeri On sene bekletiyorlar Hicaz'da Genç iken kocadım yitirdim yâri Soyka Yemen yiğit koymadı bizde N'olur karlı dağlar n'olur Asker yârim gelse yaralarım ey'olur Padişaha söyleyin yâri göndersin Bu kanunu bu zagonu (nizamı) döndersin On seneyi bir seneye indirsin Hiç mi merhamet yok Sultan Aziz'de Gelin ömrüm geçti ben bozuluyom Kara saçıma ağ'ördürdüm, düzlüyom On senedir asker yolu gözlüyom Saçım ağırdı, fer kalmadı gözde On yıl oldu yârimden ayrılalı Söyleyin Sultan Aziz'e göndersin yârimi..." Yemen Türküleri Türk milletinin kalbinin ağrıması, ciğerinin yanışıdır. Anadolu insanının yüreğinde kopan bir kıyamettir. Ah, zalım Yemen! Savaş gurbetlerinin en çetini. Âh, Yemen gurbetlerinde evlâdını şehit veren Anadolulu ve Rumelili analar! O Yemen ki ecdadımızın yüreklerini dağlamış, mazlum anaların yüreğinde figan koparmıştı Yemen ağıtlarıyla:"Şu Yemen'e giden gelmiyor Cerrah gelip yarımıza bakmıyor Yiğitlerin hiçbirisi kalkmıyor Yemen çöllerinde kaldım Allah'ım.""AH O YEMEN'DİR GÜLÜ ÇEMENDİR"Savaş tarihimizde bir inkırazın adıdır Yemen Harpleri. Tarihimiz cihetinden Yemen Devle-i Âliyye'nin bünyesinde bir yaraydı. İnkıraz yazılı bir mukadderatın firaka, acıya, mihnete, hasrete ve ölüme dönüşün takvimidir Yemen Seferleri. Yemen bir arka bahçeyken inkıraz yurduna dönmüştü. Şeametli bir zamandı Yemen Harpleri. Osmanlı'nın son kahramanları için "sûr"un çalınışıydı. Devlet-i Âliyye'nin bünyesinde bir cerahatti Yemen. Patladı cerahat ve aktı. Akarken binlerce şehit aldı ve Yemen Harpleri üstüne söylenmiş türküler kaldı. Kanlı ve hüzünlü Yemen inkırazı anaların, eşlerin ve yetim kalan çocukların yüreklerini yakıp kavuran bir türküye, bir ağıta döndü:"Kışlanın ardında bir kırık testi Askerin üstüne sam yeli esti Gelinlik tazeler ümidi kesti Kışlanın önünde binektaşı Yoklama yapıyor bizim binbaşı Sefere giderler çavuş, onbaşı Ah o yemendir gülü çemendir Kışlanın ardını duman bağladı Analar babalar kara bağladı Yemen'e gidene herkes ağladı."OĞULLARINA AĞIT YAKAN ANALARCiğeri yanan analar, bıyığı yeni terlemiş tazecik delikanlı çocuklarını Yemen gibi gurbet ve ölüm çeken topraklara gitmelerine işte bu yüzden ağıt yaktılar. İhtiyat askerinin azalmasından dolayı toy ve bedenen oturmamış, daha çocuk sûretindeki gençlerin Yemen'e gönderilmesi bütün hânelere, bütün anaların yüreğine ateş düşürmüştü. Anadolu insanı sitem etmişti devletine."Yemen yolu çukurdandır Karavanam bakırdandır Zenginimiz bedel verir Askerimiz fakirdendir."Yemen'e asker dayanmıyor. Devlet-i Âliyye kanun çıkarır. On beş yaşına giren ve "on beşli tertipler" denilen tıfıl gençler Yemen'e götürülmek için kışlalara toplanmıştır. "Hey on beşli on beşli Tokat yolları taşlı..." türküsü bu sebepten yakılmış Yemen türkülerindendir.Ölümcül hasretten verem olan anaların, babaların yüreklerinden kopan bir figandır Yemen türküleri:"Gökte uçan kırlangıçlar Siz Yemen'i biliniz mi Guzularım şehit mi m'oldu Siz onları gördünüz mü"Yemen'de şehit olan oğlunun gömülmeyip çölde güneş altında çürüdüğünü, gözlerini karıncaların oyduğunu düşünen bir ananın yerinde olmak nasıl yakıcı bir hâldir Onun yüreğinden boşanan kanlı göz yaşlarındaki acı ve hüznü anlayabilir miyiz:"Günden yanı soldu m'ola Yerden yanı uldu m'ola Mehmed'imin ela gözün Garıncalar oydu m'ola." Ah, Yemen çöllerinde evlâdını kaybeden anaların gözyaşları! Oğul hasretiyle yanıp tutuşan yüreklerinden, dünyanın hiçbir mûsiki ve şiirinde yer almayan ve en gaddar kalpleri bile tutuşturacak nağmeler dökülüyordu:"Yat da dizimde nazlayım Kara kekilin düzleyim Sene bir, yıl on iki ay Hangi bir gün yol gözleyim Uyu yavrum kadersizim Yüzbaşılar yüzbaşılar