Çam Dağı

Çağın tefsiri Risale-i Nur Külliyatının telif merkezi olan Barla'da ziyaret edilecek kıymetli yerlerden biri de Çam Dağı'dır. Sırlarla dolu olduğuna inandığımız Çam Dağı'nda birçok Risalenin yazıldığı vakidir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Barla'ya sürgün olarak gelişi 1927 yılının mart ayına rastlamaktadır. Yaklaşık sekiz buçuk senelik Barla hayatında Risale-i Nur Külliyatından Sözler, Mektubat ve Lem'alar'ın büyük bir kısmı telif edilmiştir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, 1930 yılı başlarında Sözler'i tamamlamış, ikinci eser olarak Mektubat'ın telifine başlamıştır. Bu tarihte, Senirkent taraflarından bazı insanlar Barla'da Üstad Bediüzzaman Hazretlerini ziyarete gelir ve Çamdağı'ndan bahsederek onu bilhassa yaz ve bahar ayları buraya davet ederler. Barla'daki talebelerinden Mustafa Çavuş, Abdullah Çavuş ve Abbas Mehmet Çamdağı'nda, Tepelice Mevkiinde büyükçe bir çam ağacı ile Eğirdir Gölüne nazır uçurumun başındaki Katran ağacına Üstad için tahtadan ağaç ev yaparlar. 1

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, 1930 baharından itibaren bahar ve yaz aylarının mühim bir kısmını Çamdağı'nda tefekkür, zikir, dua ve Risale-i Nur teklifi ile geçirir. Bilhassa "Nur'un birinci talebesi" dediği Hulusi Beyin Eğirdir'den mektupla sorduğu vesilesiyle, Risalelerden bir kısmı burada yazılır.

Mesela İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Altıncı Mektupları Çamdağı'nda yazar. Çamdağı, Mektubat ile Lem'alar'ın büyük çoğunluğunun tefekkür edildiği, bir kısmının ise yazıldığı diyardır. Nasıl ki Mektubat'ın büyük bir bölümü Hulusi Beyin sorduğu suallerle vesile olmuşsa, Lem'alar'daki birçok risalenin sebebi de Isparta'dan Re'fet Beyin sorduğu suallerdir.

Barla, böylece taşıyla, toprağıyla, bağıyla, bahçesiyle, gölüyle ve dağıyla Risale-i Nur'un te'lif merkezi ve medresesi olur. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ademe mahkûm edilmek istendiği bu diyardan Isparta'nın her tarafına ve sonra da civar şehirlere doğru yayılan bir iman hizmeti burada filizlenir. Nur hizmetinin şahs-ı manevisi de burada teşekkül eder. Saff-ı evvel denilen ve Barla Sıddıkları unvanını alan bir avuç Nur Talebesi, şahs-ı manevinin ilk halkasını teşkil etmişlerdir. "Barla Sıddıkları, beni çok defa hayalen eski zamana ve o memlekete celp ediyorlar, Barla ve dağlarında gezdiriyorlar. Ben, onlarla ve o yerleriyle çok alakadarım, unutmuyorum."2 (Emirdağa Lahikası, s., 81)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, o tarihlerde Barla Sıddıklarına Altıncı Mektub'da sorduğu "Acaba şu misafirhanedeki vazifem bitmiş midir Ta ki sizleri ve Sözler'i tevkil etsem ve bütün bütün alakamı kessem fikri hatırıma geldi. Onun için sizden sormuştum ki, acaba yazılan Sözler kâfimidir, noksanı var mı Yani vazifem bitmiş midir" (Mektubat, 23) Sualine, Hulusi Bey bir mektubunda Üstad hazretlerine vazifesinin bitmediğine dair bürhanlar sunarak, "Allah için sizi sevenlere ve sizden istizahta bulunanlara yazdığınız pek kıymetli yazılarla meclis-i ilminizde takrir buyurduğunuz mütenevvi ve Sözler'e bile geçmeyen mesail kat'iyyetle gösteriyorlar ki: ihtiyaç da hizmet de bitmemiştir." Cevabında bulunmuştur.