"Yâ Bilâl, böyle neşeli olmanın sebebi nedir"

Allahü teala Kur'ân-ı kerimde mealen buyurdu ki: "Sen sevdiğine hidayet veremezsin,dilediğine hidayet veren Allah'tır."

Hidayet; Hakkı hak, batılı batıl olarak görüp doğru yola girmek, doğru yola iletmek, dalâletten ve batıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak, yol gösterici, Kur'an, tevhid gibi anlamlara gelir.
Hidayet, doğru yolu gösterme, Allahü teâlânın razı olduğu yolda bulunma, cenab-ı Hakkın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsan etmesi ve kulun rızasını kendi kaza ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidanın manası da hidayete erme demektir, yani Müslüman olma, din olarak İslamiyet'i seçme.
Âyet-i kerimelerde meâlen buyurludu ki:

(Rabbimiz, her şeye bir özellik veren, sonra da hidayet edendoğru yola eriştirendir.)Taha 50

(Allah, dilediğini doğru yola hidayet eder, iletir.)Bekara 213

(Allah, Resulünü, hidayet ve hak din, İslamiyet'le gönderdi. İslam dinini, diğer dinler üzerine üstün kıldı.Muhammed aleyhisselamın hakPeygamber olduğuna şahid olarak Allah yeter.)Feth 28

Allahü teâlânın 99 isminden biri olanEl-Hâdî,hidayet veren demektir. Bu konuda iki âyet-i kerime meali:
(Dilediğini hidayete kavuşturan Allah'tır.)İbrahim 4
(Sen sevdiğine hidayet veremezsin,dilediğine hidayet veren Allah'tır.)Kasas 56


Hürriyetine kavuşan Bilâl-i Habeşî hazretleri, derhal Allahü teâlânın Resûlünün hizmetine koştu. Vefâtlarına kadar da, hizmetlerinden ayrılmadı. İzin verildiği halde, Habeşistan'a gitmedi. Ancak sevgili Peygamberimizle birlikte, Medine'ye hicret (göç) ettiler.
Hicretten sonra Bilâl-i Habeşî hazretleri, bir gün Mescid-i Nebî'de iken büyük bir neş'e içinde coşuyor, yerinde duramıyor, oynuyordu. Hazret-i Ömer bu hâlini görünce sordu: