Eğer gençler, İslam dinini iyi öğrenip, dinin emrettiği şekilde fen bilgilerine sarılırsa, dünyaya, tekrar adâlet, huzur gelir...
İslâm dîni her hususta kusursuz ve her asrın şartlarına tamâmen uygun bir dindir. İlmi, fenni ve adâleti emreder, miskinliği meneder ve Avrupa'nın ancak ondokuzuncu asırdan itibâren tesis etmeye başladığı sosyal nizâmın kurucusu ve koruyucusudur.Eğer gençler, İslam dinini iyi öğrenip, dinin emrettiği şekilde fen bilgilerine sarılırsa, dünyaya, tekrar adâlet, huzur gelir. Kimse kimseye zulmedemez. Dünyada rahat ve huzur içinde yaşanıldığı gibi, âhirette de ebedî, sonsuz saâdete kavuşulur...Mesela, Halife Ömer bin Abdülaziz zamanında, refah o kadar yükselmişti ki, Müslümanlar zekâtını verebilmek için, günlerce yol yürümek, zekât verecek kimse aramak zorunda kalıyorlardı. Çünkü herkes zengindi...Dinli olsun dinsiz olsun, çok kimsenin ve Müslümân olmayan, hattâ İslâm düşmanı olan bazı milletlerin birçok işlerinde, muvaffak olmaları, rahat, huzur içinde yaşamaları, inanmadıkları, bilmedikleri hâlde, Kur'ân-ı kerîmin ahkâmına uygun olarak çalıştıkları içindir.Aksine, Müslümân olduklarını söyleyen, âdet olarak ibâdetleri yapan, çok kimselerin ise, sefâlet, sıkıntılar içinde yaşamalarının sebebi de, Kur'ân-ı kerîmin gösterdiği ahkâma ve güzel ahlâka uymadıkları içindir...Bugün, ilim ve îmân silâhları çürümüş, hırs ve şehvetlerine kapılmış olan bazı câhiller, kâfirlerin bu hücûmları ile hemen bozuldu.Bunlardan bir kısmı, isimlerini siper edinip, Müslümân görünerek, fen adamı, kalem sâhibi ve din âlimi, hattâ Müslümânların hâmîsi şekline girip, temiz gençlerin îmânlarını çalmaya koyuldular. Kendilerinde bulunan ahlâksızlıkları, Müslümânlara, İslâm büyüklerine âtıf ve isnâd ederek, o temiz insanları kötülemeye, evlâtları babalarından soğutmaya uğraştılar. Tarihimize de dil uzatıp, parlak ve şerefli sayfalarını karartmaya, lekelemeye, vaka ve vesîkaları değiştirmeye kalkıştılar.Böyleleri için