Bir bedevî kızıl bir deve üzerinde gelip Hazret-i Alî'ye şöyle sordu: "Çabuk bana Ebû Bekr'den haber ver! OCennette midir"
HazretiEbû Bekr'in faziletleri, üstünlükleri çoktur. Bunların her biri, Kur'ân-ı kerimin, hadis-i şeriflerin ve Eshab-ı kiram ile diğer din âlimlerinin haber vermesiyle anlaşılmıştır. Dini kuvvetlendirmek ve Peygamberlerin efendisine yardım etmek için, malını dağıtmakta, cihad etmekte, yani düşmanlarla şiddetli mücadele etmek ve şanını, şerefini kaybetmekte, öncelerin öncesi odur.Bir bedevî (çöl adamı), kızılbir deve üzerinde, Hazret-i Alî'nin (kerremallahü vecheh)huzuruna gelip, deveden indi veselam verip şöyle sordu:-Yâ Emîr-el mü'minîn! Çabuk bana Ebû Bekr'den haber ver! OCennette midirHazret-i Alî bu sualden dolayı çok üzülüp, buyurdu ki:-Ey bedevî! Keşke, anan seni doğurmamış olaydı. Resûlullah (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem)hazretlerinin hayâtında ve vefâtlarından sonra, bu sözü hiç kimse söylemedi. Muhâcirîn ve Ensâr arasında, şüphe yoktur ki, Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, Resûl-i ekreminhayâtında vezîri idi. Vefâtından sonra halîfesi idi. Ondan sonra her kimin i'tikâdı bunun üzerine olmaz ise, o dalâlettedir...Resûlullah,Ebû Bekr'i babası yerinde tutardı. O, Cennet ehlinitıpkı, gökyüzündeki bir yıldızın, yeryüzünün ehlini aydınlattığı gibi aydınlatır. Bir köşkten bir köşke, bir kasırdan bir kasıra gider. Cennette hiçbir kasır ve bir saray, bir oda, bir bahçe, bostân yoktur ki, illâ hazret-i Ebû Bekr'in nûrundan aydınlanmasın... Cennet ehli köşklerden başlarını çıkarıp, derler ki:"Yâ Rıdvân! Bu nûr nedir" Rıdvân der ki:"Bu Ebû Bekr'in yüzünün nûrudur ki, kasırdan kasıra ve odadan odaya gider."Bedevî sessizce dinlerken, Hazreti Alî,sözüne şöyle devâm etti:-Ey bedevî! Ebû Bekr-i Sıddîk hazretleri, vefâtı ânında bana dedi ki: