"Yut" diye mi "tut" diye mi

Sünnet düğünü, nişan, düğün gibi organizasyonlarda davetlilerin davet edenlere verdikleri "hediye"ler ve davet edenlerin beklentileri ile ilgili olarak bazı yazılar yazdık.

Gelinen noktada, insanların "karşılıklı hediyeleşme" geleneğini önce "karşılıklı yardımlaşma"ya dönüştürüp oradan da "karşılıklı ödünçleşme"ye vardırdıklarını anlattık.

Gelen yorumlardan ve tenkitlerden, oldukça derin bir yaraya parmak bastığımız anlaşıldı.

Okuyucularımızdan Süleyman Alıç bu yazımızın başlığına ilham veren bir özdeyişi aktardı ve hediyede denklik meselesini de gündeme almamızı istedi.

"Ben sana onu 'yut' diye değil 'tut' diye verdim" deyimi ile özetlenebilecek bir yaklaşımla yani geri istemek için verilen bir hediye gerçekten hediye olur mu olmaz mı Verenin niyeti kadar alanın niyeti de önemli değil mi

Bu konulardaki münakaşaların sebebi şu: Kavramlar karışıyor, bulanıklaşıyor.

Sonucu ise şu: Hatalar ve hatta ihtilaflar artıyor ve dargınlar cemiyetine dönüşüyoruz. Komşular ve dostlar birbirinden uzaklaşıyor ve hatalı bir ferdîleşme başlıyor.

Oysa hediye, yardım ve ödünç farklı şeylerdir.

Önce bu kavramları netleştirelim.

Hediye ödünç değildir ve iade edilmez. İadesi için dava açılmaz. Kadıya da gidilmez. Hesabı ahirete de bırakılmaz.

Hediyeleşmeye örnek çoktur: İkramlar böyledir. Misafirliğe "eli boş gitmemek"ler böyledir.

Karşılıksız yardım daha ziyade güçlünün zayıfa desteğidir. Yardım olarak bir şey veriliyorsa zaten iadesi de söz konusu olmaz. Zira karşılıksız olunca ve karşılık beklenmeyince yardımdır.

Oysa ödüncün iadesi gerekir. Faiziyle alıp haramla şişmek için olanı bir kenara bırakılırsa ödünç de aslında yardım içindir ama aynen ve birebir iadesi gerekir.

Daha çok sevap kazanmak için Kur'an'da övülmüş türden bir ödünç yani karz-ı hasen (güzel ödünç) olmak üzere de verilmiş olsa ödünç böyledir.

"Bende yeterince var" diyen alacaklı "adam gibi adam" olan borçlusundan olan alacağını erteler ya da istemekten hepten vazgeçerse, bu, ahirete sermaye transferidir, ne mutlu ona.

Bilhassa borçlu ödüncün "üstüne yatmışsa" yani iade imkanı varken iade etmiyorsa; elbette dava da edilebilir, cenaze namazında hesabı da sorulabilir. Hatta "hesap ahirete kaldı" da denebilir.

Ödüncün iadesinde aslolan denkliktir. Bu, denklik birebirlik yani aynen ya da mislen iade anlamındadır. Yüz kağıt lira alan; yüz kağıt lira iade ettiğinde -özellikle iadede gecikmişse- verenin bilhassa enflasyondan kaynaklanan zararını telafi etmesi beklenir.