Yeni Asya'nın davası ve mücadelesi - 3
Mücadeleye gelince
Bediüzzaman da diyor: Cidal berdevam harb ise seccaldir.
Yani mücadele sürüp gider ve her harpte kazanmak da vardır kaybetmek de. Allah bizi kazananlardan eylesin.
Mücadelemiz nefsimizledir. Nefsimiz daima kötülüğü ister, onu terbiye edemedikten sonra başkalarına sıra gelmez.
Bu sebeple, söylediklerimiz ve söyleyeceklerimiz kendi nefsimize dersimizdir. Siz şahit oldunuz ve olunuz.
Muharebemiz şeytanladır. Dinsizliğini ve şeytaniyetini ilân etmiş insan kılıklı şeytanlar da bu kapsamdadır.
Mücadelemiz münafık"lık"ladır. Nifakla mücadelenin yolu bellidir: Net ve samimi olmak.
Muharebemiz, "hayat bir mücadeledir" diyerek kâinatı tahkir ve Sahibini inkâr eden materyalizmledir.
Mü'min kardeşlerimize adavete ve husumete vaktimiz yoktur.
Zira inanırız ki mü'min mü'minin ancak ve sadece kardeşidir, başka bir şeyi değildir. Ve her mü'minin bu çağdaki birinci vazifesi ittihad-ı İslâma çalışmaktır.
İttihad önce kalplerin ittihadıdır. İttihad önce dargın mü'minlerin barıştırılmasıdır. "İnnemel mu'minûne ihvetun"dan hemen sonra gelen "fe eslihû beyne ehaveykum" tavsiye değil emirdir.
Zira biliriz ki mü'min mü'mini sever ve sevmeli. Fenalığı için sadece acır, üzülür. Tahakkümle değil lütufla ve kavl-i leyyinle ıslahına çalışır.
Mü'min, kalbindeki adavete adavet eder. Nefsini ıslah için mücadele eder. İlla adavet ve husumet etmek isterse, adavete lâyık kâfirler ve zındıklar çoktur.
Mü'min, nefsinin hatırı için mü'min kardeşine husumet etmez.
Zira her hakikî mü'min bilir ki mü'minin ruhunda adavet, kin ve vahşet yoktur. En büyük bir düşmanıyla bile bir nevi hukuku ve kardeşliği vardır.
Bizim düşmanımız kişiler ya da şeyler değil habis kavramlardır.
Bizim yani bu coğrafyanın üç büyük düşmanı var:
Birincisi cehalet. Cehaleti hakikî ilimle yani irfan ve marifetle yeneceğiz. Bunun için Medresetüzzehraya ihtiyacımız var. Bu hazır bir projedir. Ders kitapları da hazırdır, Risaleler meydandadır. İlim ile dini barıştırır. Mektep, medrese ve tekkeyi buluşturur. Fars, Arap ve Türk'ün ortasında bir kilit taşı gibi duran Kürd'ün hakiki mahiyetini bildirir ve vazifesini gördürür. Kim bu projeyi tatbik ederse ittihad-ı İslâm'a ve sulh-u umumiye muvaffak olur.