Muhalefet devleti yendi

Defalarca yazdık. Türkiye gibi ülkelerde hiçbir mahallî seçim sadece mahallî seçim değildir.

Bu kuralın yakın tarihteki birinci örneği Refah Partisini parlatan 1994 mahallî seçimleri idi.

İkinci örnek ise "anketçilere 1 Nisan şakası" diyebileceğimiz sonuçlarıyla 31 Mart seçimleri oldu.

AKP sevdalıları ve AKP'yi MHP'ye yamayanlar için üzücü bir sonuç.

Ancak bizim için asıl önemli olan şu: "AKP giderse din elden gider" demeyi sürdürenlere "artık malzemeniz bitiyor" dedirten bir netice.

Zira AKP'nin başarı sembolleri olarak görülen -belediye tesislerinde içki yasağı gibi- bazı yerel uygulamalar ve başörtüsü-Ayasofya gibi dinî-kültürel tartışma alanları artık siyasetin dışında kalmış durumda.

Demokratların toparlanmasını ve yeniden iktidar alternatifi haline gelmesini isteyen bizim gibi demokrasi taraftarları için bu sonuç aynı zamanda ümitlenme sebebi.

Zira başlıkta da dediğimiz gibi, bu seçimde muhalefet devleti yendi, ümitlendi. Millet devlete yeniden sahip çıkar hale geldi.

Yanlış anlaşılmasın, "devlet" derken MHP'nin emriyle dönüşüp devletleşen AKP'nin "benim" ettiği ve aslında MHP'ye teslim ettiği devlet aygıtından söz ediyoruz. Yoksa devletin kendisini kast etmiyoruz.

Demokrasilerde muhalefet partileri ve adayları iktidar partisiyle yarışır ama bize öyle olmuyor.

AKMHP neredeyse on senedir seçimlerde devlet imkânlarını iktidardaki partiler lehine ve haksız olarak kötüye kullandı. Bunu herkes biliyor.

Üstelik bu sadece seçim öncesi devletin kesesini açmak biçiminde de olmuyordu. Yani "ne var bunda, herkes faydalanıyor" denilecek bir kamusal rüşvet düzeninden söz etmiyoruz.

Ya da AKMHP'nin devlet kesesinden yaptığı hizmetleri gösterip "bunları biz yaptık" demesini de kast etmiyoruz elbette. Bu normal bir reklam.

Ya da AKMHP'nin bakanlarının, Erdoğan-Bahçeli ikilisinin yanında seçim meydanlarına çıkmasını da kast etmiyoruz. Bu da normal zira siyasetçinin hınk deyicisi durumundaki bakanlar da "tarafsız" değiller ve öyle olmaları gerekmiyor.

Bizim kastımız, AKMHP'nin, devletin parasını, binasını ve personelini doğrudan iktidar ortakları lehine kullanmasıydı.

Yani bürokrasinin suiistimali.

Bilhassa Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunu, hem bile bile ve hem de tepe tepe AKMHP iktidarı lehinde kullananlar artık korkmaya başlasalar iyi olur.